"Ama duyguya, akıl rehberlik etmelidir ve bence katlanılan güçlükle amaç her zaman orantılı olmalıdır." Catherine ile Lydia, "Biz de Meryton'a kadar seninle gelelim," dediler. Elizabeth onların yol arkadaşlığını kabul etti. Üç kız kardeş birlikte yola çıktılar. Yola koyulduklarında Lydia, "Biraz acele edersek belki Yüzbaşı Carter'ı Londra'ya gitmeden bir daha görebiliriz," dedi.
Meryton'da ayrıldılar. İki küçük kardeş subaylardan birinin eşini görmeye gittiler. Elizabeth de yoluna yalnız başına devam etti. Tarlaları aşarak, çitlerden sabırsızlıkla atlayarak ve su birikintilerinin üzerinden sıçrayarak hızlı yürüyordu. Nihayet karşıda Bingley'lerin evi göründüğünde, Elizabeth'in ayak bilekleri ağrıyordu; çorapları da kir içindeydi; yüzü hızlı yürüyüşün etkisiyle alev alev yanıyordu.
Onu kahvaltı salonuna aldılar. Jane'den başka herkesin toplanmış olduğu salonda Elizabeth'in kılığı bir hayli hayret uyandırdı. Günün bu kadar erken bir saatinde, bu kadar kötü bir havada tek başına yürüyerek üç millik yolu gelmesine Bayan Hurst ile Caroline Bingley inanamıyorlardı. Elizabeth, bu yüzden bayanların gözünde küçülmesine rağmen büyük bir nezaketle karşılandı; erkek kardeşlerinin tavrında nezaketten fazlası, tatlılık ve şefkat vardı. Bay Darcy pek az konuştu. Bay Hurst ise neredeyse hiç. Darcy bir yandan bu hızlı yürüyüşün genç kızın cildine verdiği parlaklığa hayran bakıyor, bir yandan da bu kadar uzak bir yoldan yalnız başına gelmesinin doğru olup olmadığını düşünüyordu. Bay Hurst ise sadece kahvaltısını düşünmekteydi. Elizabeth, kardeşinin sağlığıyla ilgili sorularına pek de olumlu cevaplar alamadı. Bayan Jane Bennet geceyi kötü geçirmiş, şimdi uyandığı halde ateşi olduğundan, odasından çıkacak durumda değilmiş. Elizabeth hemen ablasının yanına götürüldüğüne sevindi. Böyle bir ziyareti ne kadar istediğini sırf ailesini telaşa ve sıkıntıya sokmak istemediği için mektupta belirtmemiş olan Jane de, Elizabeth içeri girince sevinçle gülümsedi. Ama uzun uzadıya konuşacak halde değildi. Caroline Bingley iki kardeşi yalnız bıraktığında, kendisine bu kadar iyi baktıkları için duyduğu minneti dile getirmekten başka bir şeye kalkışmadı. Elizabeth de sessizce onu dinledi.
Kahvaltıdan sonra Bayan Caroline Bingley ile ablası da onlara katıldı. Jane'e karşı ne kadar şefkat ve ilgi gösterdiklerini görünce Elizabeth de onlara biraz ısınmaya başladı.
Eczacı geldi; hastasını muayene ettikten sonra, beklendiği gibi, şiddetli bir soğuk algınlığı geçirdiğini, bunu olabildiğince hafif atlatması için ellerinden ne gelirse yapmalannı söyledi ve Jane'e de yatmasını önererek ona bazı ilaçlar göndereceğine söz verdi. Öneriler hemen yerine getirildi, çünkü Jane'in ateşi yükselmiş, başının ağrısı da çok şiddetlenmişti. Elizabeth, Jane'in odasından bir dakika bile çıkmadı. Ev sahibi bayanlar da odadan ayrılmıyorlardı. Aslında baylar dışarda olduğu için yapacak başka bir işleri de yoktu. Saat üçü vurduğu zaman Elizabeth, istemeye de olsa, artık eve dönme zamanının geldiğini anladı. Bayan Caroline Bingley arabasını teklif etti. Elizabeth biraz ısrar ederlerse bu teklifi kabul etmeye hazırdı, ama bu sırada Jane, kardeşinden ayrılacağı için çok mahzunlaştığından Bayan Caroline Bingley araba teklifini, Elizabeth'i birkaç gün için Netherfîeld'de konuk etme davetine çevirmek zorunda kaldı.
1 comment