ta mezara kadar.[48] O yılanın gerçek kimliğini ortaya çıkar, Edmund. Bir şey kaybetmezsin, ama dikkatli ol. Bak o soylu, sadık Kent nasıl da sürüldü! Suçu? Dürüstlük. Çok garip, çok garip.

(Çıkar.)

EDMUND

İşte insanların sersemliğine güzel bir örnek: Çoğu kez kendi ektiğimizi biçtiğimiz halde, bahtımız kapandı mı, başımıza gelecek felaketlerin sorumluluğunu gider güneşe, aya ve yıldızlara yükleriz. Sanki zorunlu olduğumuz için kötülük yaparmışız gibi; sanki göklerin zoru ile budala, doğuşumuza egemen olan burcumuzun baskısı ile alçak, hırsız ve hain; sanki yıldızımızın etkisine boyun eğmek gerektiği için sarhoş, yalancı olur, zina ederiz. Yaptığımız bütün kötülükler kutsal bir gücün zoruyla olur. Orospu peşinde koşan bir zamparanın şehvetini bir yıldıza yüklemesi harika bir kaçamak doğrusu! Babam, annemle Ejder takımyıldızlarının kuyruğu altında birleşmiş, ben de Büyük Ayı'nın altında doğmuşum, huyum da ondan kaba saba ve şehvetli olmuş! Saçma! Ben piç olarak ana rahmine düşerken, en saf yıldız göklerde parlasaydı bile, ben neysem o olurdum yine. Edgar'a gelince–

(Edgar girer.)

Hah, işte birden çıkıverdi karşıma: Tıpkı eski komedyaların sonu gibi. Benim rolüm, yapmacık bir hüzne bürünüp tımarhane delisi gibi ahlar vahlar çekmek olmalı. Ah, bu ay ve güneş tutulmasının bir felakete yol açacağı belliydi! Fa sol la mi–[49]

EDGAR

Ne var ne yok bakalım, kardeşim Edmund? Böyle dalmış, ciddi ciddi ne düşünüyorsun?

EDMUND

Geçen gün bir yazı okumuştum, bu güneş ve ay tutulmasından sonra neler olacağını belirtiyordu, onu düşünüyorum.

EDGAR

Böyle şeylere kafa yoruyorsun ha!

EDMUND

İnan bana, yazıdaki kehanet ne yazık ki birer birer çıkıyor: Baba ile evlat arasından doğal olmayan durumlar, ölüm, kıtlık, eski dostlukların bitmesi, devlet içinde ikilik, anlaşmazlık, krala ve soylulara gözdağı, beddualar, gereksiz kuşkular, dostların sürgüne gönderilmesi, ordunun dağılması,[50] evlilik bağlarının kopması, daha neler neler...

EDGAR

Ne zamandan beri müneccimliğe merak sardın?[51]

EDMUND

Öyle olmadığımı bilirsin![52] Babamı son ne zaman gördün?

EDGAR

Dün gece.

EDMUND

Konuştunuz mu?

EDGAR

Hem de tam iki saat.

EDMUND

Dostça mı ayrıldınız? Sözlerinde, tavrında bir memnuniyetsizlik sezdin mi?

EDGAR

Hayır, asla.

EDMUND

İyice düşün, babamı kızdıracak ne yapmış olabilirsin? N'olur öfkesi azalıncaya kadar onun gözüne görünmemeye bak. Çünkü öyle öfkeli ki, sana bir zarar verebilir, sana bir kötülük yaptıktan sonra bile hiddetinin yatışacağını sanmıyorum.

EDGAR

Alçağın biri bana kara çalmış olmalı.

EDMUND

Korkarım öyle. Yalvarırım sana, öfkesinin hızı geçinceye kadar gözüne pek görünme. Beni dinle, gel benim odamda kal. Daha sonra seni uygun bir yere gizler, efendimizin söylediklerini işitmeni sağlarım. Hadi yalvarırım, git şimdi! İşte anahtar. Dışarı çıkacak olursan silahını yanına al.

EDGAR

Silah mı?[53]

EDMUND

Senin iyiliğin için söylüyorum kardeşim. Silahla dolaş. Eğer çevrede senin iyiliğini isteyen bir tek kişi varsa şerefsizim. Ben sana gördüklerimi, işittiklerimi söyledim. Hem de bu sözlerim dehşet verici gerçek yanında hiç kalır. Hadi git, yalvarırım.

EDGAR

Yakında senden haber alırım, değil mi?

EDMUND

Elimden geleni yapacağım.

(Edgar çıkar.)

Saf bir baba! Kötülük nedir bilmediğinden kötülükten kuşku duymayan soylu bir kardeş! Onların bu ahmakça dürüstlüğü çevireceğim dolapları kolaylaştıracak! Artık yolum açık. Eğer doğumumla sağlayamıyorsam istediğim serveti, her türlü yol mubahtır elde etmek için isteklerimi.

(Çıkar.)

3. Sahne[54]

(Albany Dükü'nün sarayı.)

(Goneril ve kâhyası Oswald girer.)

GONERIL

Soytarısını azarladı diye bir adamımı tokatlamış babam, öyle mi?

OSWALD

Evet efendim.

GONERIL

Gün ve gece tanığım olsun ki,[55] bana haksız davranıyor!

Her an parlayıp birini incitiyor, ortalığı birbirine katıyor.

Artık dayanamayacağım. Azıttıkça azıtıyor adamları,

En önemsiz şeyler için söylemediğini bırakmıyor.

Avdan döndüğünde, onunla konuşmayacağım.

Hasta, dersiniz.

Hizmette kayıtsız davranırsanız, iyi edersiniz,

Sorumluluk benim.

(Boru sesleri.)

OSWALD

Geliyor efendim, sesini duydum.

GONERIL

Sen ve arkadaşların bıkkın görünün, gevşek davranın.

Nedenini sorsun istiyorum. Beğenmezse, kız kardeşimin

yanına gitsin,

O da aynen benim gibi düşünüyor, biliyorum,

İkimiz de istemiyoruz tepemizde boza pişirmesini.

İhtiyar bunak, elinden çıkardığı yetkilerini

Bırakmaya yanaşmıyor bir türlü!

İnsanlar yaşlanıp bunadılar mı, yeniden çocuklaşıyorlar,

Onun için, yüz bulup şımardıklarında

Okşamak gerekir onları arada sırada.[56]

Dediklerimi unutma.

OSWALD

Baş üstüne, efendim.

GONERIL

Adamlarına karşı da soğuk durun.

Sonu neye varırsa varsın, önemi yok.

İletin bu isteklerimi arkadaşlarınıza da.

Böylece, kozlarımı paylaşacak bir fırsat çıkar onunla.[57]

Hemen bir mektup yazacağım kardeşime de,

Aynen benim gibi hareket etsin diye.

Yemeği hazırlatın.

(Çıkar.)

4. Sahne[58]

(Albany Dükü'nün sarayı.)

(Kent kılık değiştirmiş olarak girer.)

KENT

Konuşmamı da değiştirebilsem

Uydurup bir yabancı aksana,

Kılık değiştirerek ulaşabilirim belki

Erişmek istediğim hayırlı maksada.

Evet Kent, suçlanıp kovulduğun şu yerde

Hizmetlilerden biri olabilirsen,

Kim bilir, belki de uğrunda nelere katlandığını anlar

O çok sevdiğin efendin.

(Boru sesleri gelir. Lear, şövalyeler ve hizmetliler

girerler.)

LEAR

Bir an bile bekleyemem, hemen hazırlansın yemeğim.

(Bir hizmetli çıkar.)

Hey sen necisin?

KENT

Bir adam efendim.

LEAR

İşin gücün var mı senin? Ne istiyorsun bizden?

KENT

İşim gücüm göründüğümden daha başka olmamak,

Bana güvenene bağlılıkla hizmet edip onurlu[59] olanı

sevmek,

Aklı başında olan ve az konuşan birine can yoldaşı

olmak,

Kıyamet gününden korkmak, başka yol kalmayınca

Dövüşmek ve balık yememek![60]

LEAR

Kimsin sen?

KENT

Çok dürüst, ama kral kadar yoksul bir kişi.

LEAR

Kralın yoksul olduğu kadar, sen bir yurttaş olarak yoksulsan, gerçekten çok yoksulsun demektir. Söyle ne istiyorsun?

KENT

Hizmet etmek.

LEAR

Kime?

KENT

Size.

LEAR

Peki beni tanıyor musun?

KENT

Hayır efendim, halinizde tavrınızda öyle bir şey var ki, içimden size "efendim" demek geliyor.

LEAR

Neymiş o?

KENT

Haşmet.

LEAR

Elinden ne gibi hizmetler gelir?

KENT

Saklamaya değecek sırları saklamasını bilirim, ata binerim, koşabilirim, çapraşık öyküleri anlatırken bozmakta ustayımdır, bir de ne kadar çirkin olursa olsun, bir haberi hiç süslemeden, dobra dobra söyleyiveririm. Sıradan her insanın yaptıklarını ben de yapabilirim. En iyi yanım, gayretli oluşumdur.

LEAR

Kaç yaşındasın?

KENT

Ne sesi güzel diye bir kadına vurulacak kadar genç, ne de bir kadının üstüne düşecek kadar yaşlıyım.