Tepedeki Ev

CESARE PAVESE

TEPEDEKİ EV

Türkçesi

Eren Cendey

Orjinal adı

La casa in collina

İtalyan edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Cesare Pavese, romanlarında da, şiirlerinde de çağdaş dünya sorunlarına eğilmiş genç bir yazardı. Daha kırk iki yaşındayken (1950) intihar ederek yaşamına son veren Pavese, Tepedeki Ev' i yaşamının son yıllarında kaleme almıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın bitimine yakın bir dönemde, Faşistlere karşı yürütülen iç savaş sırasında kentten kaçıp uzaklara, çocukluğunun geçtiği yerlere giden öğretmen Corrado, geçmişte kısa süreli bir ilişki yaşadığı kadınla karşılaşır. Yaşadığı dönemin katı gerçeğinden ve belirsiz bir gelecekten kaçarken, savaşın acımasızlığından, anlamsızlığından derinden etkilenir. “Savaş bir gün biterse,” der, “şunu sormalıyız kendimize: ‘Peki ya ölenleri ne yapacağız? Neden öldüler?!”

Cesare Pavese, 9 Eylül 1908’de Torino yakınlarında, Santo Stefano Belbo Köyünde doğdu. Pavese, ailesiyle birlikte yaz aylarını bu köydeki çiftliklerinde geçirdiği için bu köy ve çevresindeki kırlar, tepeler Cesare Pavese’nin ilk şiirlerine ve olgunluk döneminin en başarılı romanı olan La luna e il falo (Ay ve Şenlik Ateşleri)’ya esin kaynağı oldu. Babasım küçük yaşta kaybeden Pavese, geçim sıkıntısı nedeniyle Santo Stefano Belbo’daki çiftlik de satılınca çok sevdiği kırlardan ve tepelerden uzaklaşmış oldu. Cesare Pavese, gençlik yıllarından başlayarak yalnızlıktan hoşlanan, içe dönük biri oldu. Pavese, Torino Üniversitesinde edebiyat okudu. İngiliz ve Amerikan edebiyatıyla yakından ilgilendi. 1933 yılında kurulan Einaudi Yayınevinde görev aldı, anti-faşist çalışmaları yüzünden 1935’te tutuklandı, 1 yıl hapis yattı. 1950 yılında yazarlık hayatının doruğuna ulaştı, ama özel hayatında yalnız ve bunalımlıydı. Sonu gelmeyen aşk ilişkileri onun hayata olan bağını kopardı, sık sık intiharı düşünmeye başladı. 1950 Nisanı’nda, Tra donne Sole (Yalnız Kadınlar Arasında) adlı kitabına verilen Strega Ödülü’nü aldıktan sonra Torino’da bütün özel kâğıtlarını yok etti ve bir otel odasında, 26 Ağustos 1950 günü uyku hapı alarak yaşamına son verdi.

Eren Cendey, İtalyan Lisesi ve İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü mezunudur. Calvino’dan Kozmokomik Öyküler, Karga Sona Kaldı; Cesare Pavese’den Güzel Yaz, Ağustosta Tatil, Tepedeki Ev; Valerio Massimo Manfredi’den Büyük İskender, Niccolo Ammaniti’den Korkmuyorum-, Susanna Tamaro’dan Yüreğinin Götürdüğü Yere Git; Anima Mundi, Sevgili Mathilda, Eve Doğru, Yanıtla Beni, Kitaplardan Korkan Çocuk, Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgâr, Aklı Bir Kanş Havada, Tombul Yürek, Büyülü Çember, Tobia ve Melek; Roberto Calasso’dan Kd; İsabel Allende’den Aşktan ve Gölgeden, Eva Luna Anlatıyor; Ermanno Cavazzoni’den Budalalar Takvimi, Marlo Morgan’dan Bir Çift Yürek adlı kitapları ve Geronimo Stilton dizisini Türkçe’ye çevirmiştir.

Tepedeki Ev, Cesare Pavese (Doğumu: Santo Stefano Belbo, Cuneo 1908 - ölümü: Torino 1950) tarafından 11 Eylül 1947 ve 4 Şubat 1948 arasında yazılıp, aynı yılın sonunda ‘II Carcere’ (Cezaevi) ile birlikte ‘Prima che il gallo canti’ (Horoz Ötmeden Önce) ortak adıyla yayınlanmıştır. 1941 yılında yazdığı uzun öykü ‘La famiglia’ (Aile)’nin kahramanları bu romanda yeniden ele alınmışlardır.

Romanın kahramanı öğretmen Corrado, Torino’da yaşamın tehlikeli bir hal alması üzerine, bombardımanlardan sakınmak için kent yakınındaki bir köye kaçar ve burada anılarına dalar. Buraya sığınanlar arasında geçmişte kısa süreli bir ilişki yaşadığı kadınla karşılaşır.

Kadının bir oğlu olmuştur ve Corrado’nun kısaltması olan Dino adını taşımaktadır. Genç adam bunun nedenini anlamak için çok çabalar. Bu çocuğun babası olduğuna inanmak ister, bu olasılığın gerçek olmasını arzular. Ama kadın ona asla açık vermez ve yeniden birlikte olmaya yanaşmazken Corrado hep geçmişi yeniden canlandırmayı hayal eder. Tanıdığı pek çok kişinin göstereceği aynı tepkiyi göstermez ve gerçeğin karabasanını değiştirmek için mücadele etmez. Geride kalmayı yeğler.

Ne var ki şimdi partizan olarak en ön saflarda yer alan arkadaşlarının düşüncelerini paylaştığı için faşistlerin dikkatini çeker. Ve bunun üzerine genç öğretmen, kente yakın kırlardan daha uzaklara, çocukluğunun (ve Pavese’nin çocukluğunun) geçtiği Langhe’ye gider. Burası gerçekdışı ve hayalin ta kendisidir. Şimdiki zamanın katı gerçeğinden ve hayali bile kurulamayan gelecekten kaçarken, kesin olarak kaybolmak isterken kendi topraklarındaki bu uzun yürüyüşte, sivil savaşın acısını yaşayan yerlerde, öğretmenliğini giderek yitiren öğretmen Corrado bu olan bitenin sadece başkalarını değil kendini de, özellikle kendini etkilediğini fark eder.

“Şimdi sivil savaşın ne olduğunu gördükten sonra biliyorum ki, savaş eğer bir gün biterse herkes şunu sormalıdır: ‘Peki ya şehitleri ne yapacağız? Neden öldüler?’ Ben ne yanıt vereceğimi bilemezdim. En azından şimdi bilemiyorum. Başkalarının da bildiğini sanmıyorum. Bunu bilenler belki de bir tek ölülerdir ve savaş yalnızca onlar için gerçekten bitmiştir.”

Tepedeki Evin son sayfalarındaki bu büyük sezgiler Pavese’nin ‘Ay ve Şenlik Ateşleri’ adlı başyapıtında sanatsal ve ahlaksal doruğuna tırmanır.

‘Yaşama Uğraşı’ adlı yapıtta, 17 Kasım 1949 tarihli bir aydınlatıcı not vardır: ‘9 Kasım Ay ve Şenlik Ateşleri’ bitti. 18 Kasım’dan bu yana iki ay geçti.