Niyetini bilmiyorum, ama kızlarımızdan birine âşık olması hiç de uzak bir olasılık sayılmaz ve bu nedenle gelir gelmez ziyaretine gitmelisiniz." "Bence bu yakışık almaz. Kızlarla siz gidebilirsiniz; ya da onları yalnız gönderebilirsiniz, hatta bu daha da iyi olur. Çünkü siz de en az kızlarınız kadar güzel olduğunuza göre, bir de bakarsın ki Bay Bingley içinizden belki de en çok sizi beğenivermiş!" "Kuzum beni şımartıyorsunuz. Şüphesiz güzellikten ben de nasibimi aldım; ama artık kendime eşsiz bir kadın süsü veremem. Beş tane yetişkin kızı olan bir kadının, artık kendi güzelliğini bir yana bırakması gerekir."
25 Eylül'e rastlayan yortu.
"Zaten böyle bir durumda, çoğu zaman bir kadının, bir yana bırakılacak güzelliği de pek kalmaz ya..."
"Ama canım, çok ciddi söylüyorum, Bay Bingley taşındığı zaman muhakkak gidip onu görmelisiniz."
"Sizi temin ederim, bu hiç de benim yapabileceğim bir iş değil." "Ama kızlarınızı düşünün. Onlardan birinin Bingley ile evlenmesi ne şans olur öyle değil mi? Sir Williaın'la Leydi Lucas sırf bu nedenle ona gitmeye karar verdiler. Yoksa biliyorsunuz, yeni gelenleri ziyarete gitmek genelde âdetleri değildir. Gitmeniz şart. Çünkü siz gitmedikçe bizim onu ziyaret etmemize'imkân yok."
"Gereğinden fazla titiz davrandığınıza şüphe yok. Oysa Bay Bingley'nin sizin ziyaretinizden çok memnun kalacağından eminim. Ben de sizinle bir iki satırlık bir not göndererek kızlarımdan hangisini seçerse onunla evlenmesine bütün kalbimle razı olacağımı bildiririm, ama küçük Lizzy'ciğimi öven bir iki kelime de eklemeden edemem."
"Böyle bir şey yapmanızı hiç istemem. Lizzy'nin ötekilerden ne üstünlüğü var ki. Jane'in yansı kadar bile güzel değil, iyi huylulukta da Lydia ile kıyaslanamaz. Ama siz her zaman onu üstün tutarsınız."
"Ötekilerde övülecek bir şey yok ki," diye yanıtladı Bay Bennet. "Bütün genç kızlar gibi aptal ve cahiller; ama Lizzy'de kardeşlerinden daha üstün bir anlayış ve kavrayış yeteneği var." "Bay Bennet, kendi çocuklarınızı böyle kötülemeye nasıl da diliniz vanyor? Beni üzmekten zevk alıyorsunuz. Zavallı sinirlerime hiç acımıyorsunuz."
"Beni yanlış anlıyorsunuz yavrucuğum. Sinirlerinize karşı sonsuz bir saygım var. Onlar benim eski dostlarım. En azından yirmi yıldır sinirlerinizden söz ettiğinizi duyuyorum." "Ah! Benim neler çektiğimi bilmiyorsunuz."
"Umarım bunu da atlatırsınız ve yılda dört bin sterlin geliri olan birçok bekârın bu semte taşındığını görecek kadar çok yaşarsınız."
"Siz ziyaretlerine gitmedikten sonra, böyle yirmi tanesi daha gelse bize bir yaran olmaz." "İnanınız canım, hele sayıları yirmiyi bulsun, hepsini ziyaret edeceğim." Bay Bennet, hazırcevaplık, iğneleyici alay, çekingenlik ve kapris gibi huyların o kadar tuhaf bir karışımıydı ki yirmi üç yıllık deneyim bile karısının onun karakterini anlayabilmesine yetmemişti. Bayan Bennet'in kendini anlamasıysa daha kolaydı. Anlayışı kıt, bilgisi az, dakikası dakikasına uymayan bir kadındı. Canı bir şeye sıkıldı mı, sinirli olduğunu zannederdi. Yaşamının bütün amacı kızlarını evlendirmek, avuntusu ise gezmek, dostluk ve dedikodulardı.
Bay Bennet, Bay Bingley'e hoş geldin ziyaretine ilk gidenlerden biri oldu. Son dakikaya kadar karısına gitmeyeceğini söylemesine rağmen, Bay Bennet, onu ziyaret etmeye daha baştan niyetliydi ve ziyaretin gerçekleştiği günün akşamına kadar karısının bundan haberi olmadı. Ziyaret şu şekilde ortaya çıktı: Bay Bennet, bir şapkayı süslemekle meşgul olan ikinci kızına ansızın şöyle seslendi: "Umarım şapkan Bay Bingley'nin hoşuna gider, Lizzy." "Ziyaretine gidemeyeceğimize göre," diye kırgınlıkla karşılık verdi kızın annesi; "Bay Bingley'nin nelerden hoşlandığını bilecek durumda değiliz." "Fakat anneciğim," dedi Elizabeth, "onunla davetlerde karşılaşacağımızı ve Bayan Long'un da bizi tanıştırmaya söz verdiğini unutuyorsunuz."
"Bayan Long'un böyle bir şey yapacağını hiç sanmam. Onun da genç kızlık çağında iki yeğeni var. Bencil, ikiyüzlü kadının tekidir, ona hiç güvenim yok." "Al benden de o kadar," dedi Bay Bennet. "Bayan Long'un yardımına bel bağlamadığınıza sevindim."
Bayan Bennet cevap vermeye tenezzül bile etmedi; ama artık kendini tutamayarak kızlarından birini azarlamaya başladı:
"Tanrı aşkına, böyle öksürüp durma Kitty. Acı biraz; sinirlerimi mahvediyorsun." "Kitty de öksürmek için hiç uygun bir zaman seçmez ki," dedi babası, "hep olur olmadık zamanlarda öksürür."
"Keyfim için öksürmüyorum ya!" diye terslendi Kitty. "Lizzy, balo ne zaman?" "On beş gün sonra."
"Öyle ya!" diye haykırdı annesi, "Bayan Long da ancak balodan bir gün önce gelecek; yani, Bay Bingley'yi bize tanıştırması imkânsız, çünkü o zaman kendisi de henüz tanışmamış olacak." "Şu halde, canım, siz arkadaşlarınızdan daha avantajlı durumdasınız.
1 comment