Mektuproman türündeki Love and Friendship'te (Aşk ve Dostluk) ise erkek ve kadın kahramanlar dönemin ahlaki ölçütlerini tersine çevirirler; kadınların duyarlılığı grotesk düzeye varacak kadar abartılmıştır. Bu ve benzeri parodi denemeleri, Jane Austen'in büyük romanlarının temelini oluşturduğu söylenebilir; çünkü onun dört büyük romanında da yeterince güldürü öğesi yer almakla kalmaz, dili de sade, kolay anlaşılır olma özellikleriyle daha bu ilk bölük pörçük parçalarda kendini gösterir.

Jane Austen yirmi yaşma bastığında dört roman yazar; bunlardan biri Pride and Prejudice'in ilk versiyonudur. İkincisi elden geçtikten sonra, Sense and Sensibility (Duygu ve Duyarlılık) adıyla yayımlanmıştır. Üçüncüsünün adı önce Susan'dı; bir yayıncı romanı satın aldı, ama basmadı; Jane Austen'in ölümünden sonra bu roman Norhanger Abbey adıyla okuruyla buluştu. Adı kötüye çıkmış bir kadının hayatını anlatan Lady Susan romanını tamamlamaya ise Jane Austen'in ömrü yetmeyecekti.

1797'de, Jane'in ablası Cassandra, müstakbel kocasını Doğu Hindistan gezisinde yakalandığı hastalık sonucunda kaybetti; Jane Austen'in ise kendisinden altı yaş küçük talibi aynı şekilde 1801'de hayata gözlerini yumdu. İki kız kardeş bundan sonra evlenmediler. Neden? Bu konuda yeterince kaynak yok elimizde ve muhtemelen abla Cassandra'nın yaktığı mektuplar bize bu konuda önemli ipuçları veriyordu. 1802'de Jane'in babası emekli olarak kilisedeki papazlık görevini en büyük oğluna bırakıp kırsal kesime, Bath'a yerleşti. Jane Austen'in, babasının bu kararını duyduğunda düşüp bayıldığı söylenir. Babanın ölümünden sonra karısı iki kızıyla birlikte 1809'da Chawtown'a yerleşmiştir.

Toplumsal Durum

1800'lü yıllar, Fransız Devrimi, tek başına yaşayan bekâr kadına da belli bir özgürlük getirmişti. Korku romanı ile "feminleşen" Avrupa (İngiltere, Fransa) sosyal hayatı arasındaki bağa vurgu yapan tezler dikkat çekicidir. Gerçekten de, bu nispi özgürlük yılları, ileride Victoria Çağı'mn katı ahlakçılığının yarattığı baskı dönemine göre, kadın hakları yönünden epey "ileriydi."

Baylar dar frakları ve pantolonlarıyla, kadınlar peşlerinden akarcasına gelen uzun, göğüs altında korseyle sıkıştırılmış elbiseleriyle Britanya İmparatorluğu'nun burjuva ve üst sınıfının ihtişamını sergiliyorlardı. Beau Brummel, dönemin moda tanrısıydı. Çağ Napoleon1 çağıydı; İngiltere'de Kral III. Georg akli yetenekleri yetersiz olduğundan iktidar Wales (Galler) Prens'i "Prince of Pleasure"m (Zevkler Prensi) elindeydi. Haydn'ın2 müziği yüzyılın sonuna doğru İngiltere'yi adeta istila etmişti. Çar I. Aleksander'm ziyaretinin ardından 1814'ten başlayarak vals bir anda çılgın bir moda haline gelmişti. İngiltere'de gaz lambasıyla ilk evlerin aydınlatıldığı günlerdi bunlar; maden ocaklarında ilk lokomotifler kömür vagonlarını çekiyor, ilk buharlı gemiler Thames'ta, bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu. Frankenstein'm yazarı Mary Shelley'nin annesi Mary Wollstonecraft'm, İngiltere'de kadın haklarıyla ilgili ilk kitabı yayımlanmıştı: The Vindication of the Rights of Woman (Kadın Haklarının Korunması). Robert Owen,3 sosyal ütopyalarını tasarlayıp proletaryanın durumunu düzeltecek düzenler önerip duruyordu. Lord Byron,4 1812'de Child Herold'un şarkıları adlı şiirleriyle edebiyat ve toplum düzleminde sansasyon yaratmakla kalmamış, üvey kardeşi ile yaşadığı aşk ilişkisi üzerine skandalların vazgeçilmez siması olup çıkmıştı.


I - II

Zengin ve bekâr bir adamın mutlaka bir eşe ihtiyacı olduğu herkesçe kabul edilen bir gerçektir. Bu gerçek, civardaki ailelerin kafasına öyle bir yerleşmiştir ki; böyle bir adam bir semte taşındığı vakit, adamın duygu ve görüşleri hakkında ne kadar âz şey bilinirse bilinsin, ona kızlarından birinin tapulu malı gözüyle bakılır.

Bir gün Bayan Bennet kocasına, "Sevgili Bay Bennet, Netherfield Köşkü'nün en sonunda kiralandığını duydunuz mu?" diye sordu.

Bay Bennet haberi olmadığını söyledi.

Karısı şöyle karşılık verdi: "Sizin haberiniz yok, ama kiralanmış. Biraz önce Bayan Long buradaydı. Bana bundan uzun uzun söz etti."

Bay Bennet karşılık vermedi.

Karısı sabırsızlanarak bağırdı: "Köşkü kimin kiraladığını öğrenmek istemiyor musunuz?" "Belli ki siz söylemek istiyorsunuz. Benim de dinlemeye bir itirazım yok." Bu kadarcık yüz bulma karısına yetti. "Bayan Long'un dediğine göre Netherfield'i Kuzey İngiltereli zengin, genç bir adam kiralamış, pazartesi günü dört atlı bir araba ile gelip köşkü gezmiş ve o kadar beğenmiş ki Bay Morris ile derhal anlaşma yapmış; Saint Michael Yortusu'ndan* önce taşınacakmış, önümüzdeki hafta içinde de hizmetçilerinden bir kısmı gelecekmiş."

"Adı neymiş?"

"Bingley."

"Evli mi, bekâr mı?"

"Ah, şekerim, bekârmış; hem bekâr hem de zengin bir adam! Yılda dört beş bin sterlin geliri varmış. Kızlarımıza gün doğdu!"

"Anlamadım, bunun kızlarımızla ne ilgisi olabilir?"

"Azizim Bay Bennet," diye yanıtladı karısı, "ne kadar da can sıkıcısınız. Anlamayacak ne var. Kızlarımızdan biriyle evlenir diye düşünüyorum."

"Buraya yerleşmekteki niyeti bu mu?"

"Niyet mi! Saçma, siz ne diyorsunuz!.