Mice, yazan Gordon Comstock; kırka otuz santimlik, sekiz sayfalık araya sıkışmış, üç şilin altı penilik bir şey – şimdi bir şiline indirilmiş fiyatı. The Times Edebiyat eki “çok büyük bir gelecek” vaat ettiğini açıkladı ama hakkında yazı yazan on üç akıllıdan hiçbiri kitabın adındaki ince ironiyi görmedi. McKechnie Kitabevi’nde çalıştığı iki yıl boyunca, tek bir müşteri, tek bir tanrı kulu, Mice’ı rafından bir kez olsun indirtmedi.

On beş yirmi raf dolusu şiir kitabı vardı. Gordon onlara sinirleniyordu. Çoğu patlayamamış bombalar gibiydi. Göz hizasından biraz yukarda, dünün ozanlarının, gençliğinin yıldızlarının bulunduğu göklere ve unutulmuşluğa doğru yol alıyorlardı. Yeats, Davies, Housman, Thomas, De la Mare, Hardy. Ölü yıldızlar. Sönmüş yıldızlar. Onların altında, tam tamına göz hizasında, yanıp sönen, asla patlamayan maytaplar duruyordu. Eliot, Pound, Auden, Campbell, Day Lewis, Spender. Bu takım rutubetlenmiş maytaplara benzetilebilirdi. Sönmüş yıldızlar yukarda, nemli maytaplar aşağıda. Okunmaya değer bir yazar çıkacak mı bundan sonra? Lawrence fena değildi, Joyce ise sapıtmadan önce ondan da iyiydi. Zaten, okunmaya değer iyi bir yazarımız çıksa, çerçöpe boğulmuş halimizle onu görünce tanıyacak mıyız? Nerden tanıyacağız?

Çınn! Kapı çanı. Gordon döndü. Bir müşteri daha gelmişti.

Kiraz dudaklı, kolalı parlak saçlı yirmi yaşlarında bir genç, Nancy diye ad takılan efemineler gibi kırıtarak içeri daldı.

“İyi akşamlar, yardımcı olabilir miyim? Aradığınız belli bir kitap var mı?”

“Ah, hayığ, pek sayılmaz.” R’siz bir Nancy sesi. “Şöyle biğ bakabiliğ miyim? Vitğininiz çok ilgimi çekti. Kitap dükkânlağına hiç, ama hiç dayanamam! Bu yüzden daldım içeği – hi-hi-hi!”

Şimdi de dışarı dal Nancy. Gordon kültürlü bir gülüş güldü, hani iki kitapsever arasındaki ortak duygu gülümsemesi...

“A, lütfen buyrun, bakın. İnsanların kitapları karıştırmasından hoşlanırız. Şiir ilginizi çeker miydi acaba?”

“Ah, elbet! Şiiğe bayılığım!”

Elbet ya! Uyuz züppe yavrusu. Giysilerinde artist bozuntusu havası vardı. Gordon şiir raflarından “ince” bir kırmızı kitap çekti.

“Bu şiirler yeni çıktı. Belki ilginizi çeker. Hepsi çeviri – alışılmış türden şiirler değil. Bulgarcadan çevrilmiş.”

Çok yerinde bir davranış. Şimdi bırak onu kendi haline. Müşterilere böyle davranmak gerekir. Onları itip kakmamalı, işi aceleye getirmemeli; bırak yirmi dakika kadar karıştırsın kitapları; bu durumda utanır, bir şey alırlar.