Sana düşer bu.
NÖJD : Ludwig'in de bakması gerek öyleyse.
YÜZBAŞI : O zaman bu işe yargıç bakar. Ben bu düğümü çözemem, hem bana ne canım! Yallah!
RAHİP : Bir dakika Nöjd! Hım! Bir kızı böyle çocukla birlikte yüzüstü bırakmak namussuzluk değil mi sence? Ha, ne dersin?
NÖJD : Şey, çocuğun babası olduğumu bilsem, evet; ama rahip efendi, hiçbir zaman bilinmez ki bu! Ömrüm boyunca başkasının dölü uğruna çalışıp didinmek de eğlenceli bir şey olmasa gerek. Siz de, yüzbaşım da anlamalısınız bunu!
YÜZBAŞI : Çık dışarı!
NÖJD : Baş üstüne komutanım, Tanrı sizden razı olsun!
YÜZBAŞI : Mutfaktan da uzak dur, alçak herif! (Nöjd çıkar.) Neden azarlamadın onu?
RAHİP : Ne demek? Azarlamadım mı?
YÜZBAŞI : Azarlamadın ya, orda oturmuş kendi kendine mırıldanıyordun!
RAHİP : Doğrusunu istersen, ne diyeceğimi bilemedim. Elbette yazık kıza, ama oğlana da yazık. Ya çocuğun babası değilse? Kız, yavruyu öksüzler yurdunda dört ay emzirir, ondan sonra da bakan olur. Ama oğlan emziremez ki çocuğu. Kız ilerde saygıdeğer bir ailenin yanına girer; ama oğlan ordudan atılırsa, bütün geleceği mahvolabilir.
YÜZBAŞI : Ruhum hakkı için, yargıcın yerinde olup bu davaya bakmak isterdim! Belki oğlan büsbütün suçsuz değil, orası bilinmez. Ama bir şeyi bilebiliriz: Bu işte suçlu olan biri varsa, o da kız.
RAHİP : Doğrusu, kimseyi yargılamak istemem. Peki ama, bu mübarek iş araya girmeden, neyi konuşuyorduk biz? Ha, Bertha'nın vaftiz yemininin kilisede yenilenmesini değil mi?
YÜZBAŞI : Yemin yenilenmesinden çok, genel eğitimini, bütün geleceğini konuşuyorduk. Bu ev kadınla dolu, hepsi de benim çocuğuma biçim vermeye kalkıyor. Kayınvalidem onu ispritizmacı yapmak istiyor; Laura, ressam olmasını diliyor; dadı onu Metodist, ihtiyar Margaret ise Babtist yapmak hevesinde, hizmetçi kızlar da İsa'nın Kurtuluş Ordusuna sokmak istiyorlar. Böyle yamalı bohça gibi kişilik kurulur mu? Ben ki, onun içgüdülerine kılavuzluk etmeye en çok hakkı olan kişiyim, ne yapsam baltalıyorlar. Onun için çocuğu burdan uzaklaştırmam gerek.
RAHİP : Pek çok kadın yönetiyor evini!
YÜZBAŞI : Ne diyorsun! Kaplanla dolu bir kafese girmek gibi bir şey: Ateşten kıpkızıl kesilmiş demirlerimi burunlarına doğru tutmasam, her an parça parça edebilirler beni! Gül bakalım, koca alçak, sana göre hava hoş! Kız kardeşinle evlenmem yetmiyormuş gibi, bir de ihtiyar üvey anneni yıktın üzerime.
RAHİP : Hay Allah! İnsan kendi evinde nasıl katlanır üvey anneye!
YÜZBAŞI : Ya ya, üvey anneni bir başkasının evine kayınvalide olarak yerleştirmek daha bir işine gelir elbette.
RAHİP : Eh, ne yapalım, hepimiz bir yük taşımaktayız.
YÜZBAŞI : Evet, ama ben payıma düşenden fazlasını taşıyorum. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bir de ihtiyar dadım var, hâlâ önlük takıyormuşum gibi davranıyor bana. Çok iyi bir insan, ona ne şüphe, ama burda işi yok!
RAHİP: Evindeki kadınları düzene sokmaya bak enişte! Fazla fırsat veriyorsun onlara.
YÜZBAŞI : Kadınlar nasıl düzene sokulur, söyler misin bana dostum?
RAHİP : Doğrusunu söylemek gerekirse — gerçi Laura benim kardeşimdir — ama öteden beri huysuzdur biraz.
YÜZBAŞI : Laura'nın zayıf yönleri var şüphesiz, ama önemli şeyler değil bunlar.
RAHİP : Hadi hadi, bilirim ben onu!
YÜZBAŞI : Romantik düşüncelerle büyütüldüğü için, hayata uymak her zaman güç geldi kendisine. Ama ne de olsa benim karım ve...
RAHİP : Ve senin karın olduğu için, kadınların en iyisi olması gerek. Hayır enişte, senin değil, onun elinde dizginler.
YÜZBAŞI : Her neyse, bütün ev çığırından çıktı. Laura, Bertha'dan ayrılmak istemiyor, bense kızımın bu deliler evinde kalmasına göz yumamam.
RAHİP : Yaa, demek Laura istemiyor? Öyleyse, korkarım çıngar çıkacak. Çocukken yere yatar, istediği oluncaya dek, ölü gibi kalırdı öyle. Sonra istediği şeyi elde eder etmez, sessizce geri verirdi: "Benim istediğim bu şeyin kendisi değil ki, dediğim olsun da ne olursa olsun!" diye açıklardı.
YÜZBAŞI : Demek o zaman da öyleydi ha! Hım! Arasıra o türlü halleri oluyor da, kaygıya düşüyorum kendisi için, herhalde hasta diyorum.
RAHİP : Sen Bertha konusunda ne yapmak istiyorsun ki bir türlü anlaşamıyorsunuz? Uzlaşma yolu yok mu?
YÜZBAŞI : Onu olağanüstü bir varlık yapmak, ya da kendi kalıbıma dökmek istiyorum sanma. Kızıma pezevenklik edip onu evlenme pazarına uygun biri olarak yetiştirmek niyetinde değilim. Çünkü, sonunda evlenemezse, yaşamak bir dert olur kendisi için. Öte yandan, uzun bir yetişme dönemini gerektiren bir erkek mesleğine girmesini de istemiyorum, çünkü evlendi mi hepsi boşa gider.
RAHİP : Peki, niyetin ne?
YÜZBAŞI : Öğretmen olmasını istiyorum. Evlenmezse, kendi başının çaresine bakabilir; hiç değilse, kendi kazançlarıyla ailelerini geçindirmek zorunda kalan o zavallı öğretmenlerden geri kalmaz. Evlenecek olursa, kendi çocuklarını eğitir. Doğru düşünmüyor muyum?
RAHİP : Doğru düşünüyorsun, evet, ama kızdaki o sanat yeteneği ne olacak? Körlenirse, yazık olmaz mı?
YÜZBAŞI : Hayır. Denemelerini, ünlü bir ressama göstermiştim: "Bunlar okulda öğrenilen cinsten şeyler ancak," demişti. Derken züppenin biri geldi bu yaz, sözde daha iyi anlarmış bu işlerden: "Kızınız dahi," dedi; bunun üzerine davayı Laura kazandı.
RAHİP : Adam kıza âşık mıydı?
YÜZBAŞI : Hiç şüphem yok.
RAHİP : Öyleyse Tanrı yardımcın olsun dostum, çünkü ben hiçbir çıkar yol göremiyorum. Ama çok can sıkıcı bir şey bu; bana öyle geliyor ki, Laura'yı destekleyenler de var... (Öbür odaları göstererek) Orada.
YÜZBAŞI : Bundan emin olabilirsin.
1 comment