Hem öyle olsaydı, sözünü etmezdin ki.

LAURA : Diyelim ki her şeye katlanmaya razıydım: Sokağa atılmaya, hor görülmeye: Sırf çocuğuma sahip olabilmek, onu kendim yetiştirebilmek için! Diyelim ki...

YÜZBAŞI : Kes artık!

LAURA : Diyelim ki durum böyleydi. O zaman hiçbir gücün kalmazdı.

YÜZBAŞI : Babası olmadığımı ispat etmen gerekirdi.

LAURA : Güç olmazdı ki bu! İspat etmemi ister misin?

YÜZBAŞI : Kes!

LAURA : Asıl babanın adını vermem yeterdi; buna yer ve zaman gibi bazı özellikleri de katmam gerekirdi tabii: Söz gelişi, sahi Bertha ne zaman doğmuştu? Evliliğimizin üçüncü yılında...

YÜZBAŞI : Kes sesini, yoksa...

LAURA : Yoksa ne? Peki, keselim. Fakat bir şey yapmadan, bir karara varmadan önce iyi düşün. Hele kendini gülünç etme!

YÜZBAŞI : Bütün bunları pek trajik buluyorum.

LAURA : Bu seni daha da gülünç ediyor!

YÜZBAŞI : Seni etmiyor mu?

LAURA : Hayır, her şey kadınlar için öylesine akıllıca düzenlenmiş ki!

YÜZBAŞI : Bu yüzden savaşamıyoruz sizinle.

LAURA : Neden üstün bir düşmanla savaşmaya kalkmalı?

YÜZBAŞI : Üstün mü?

LAURA : Evet. Tuhaftır, ama ben hiçbir erkeğe, ondan üstün olduğumu duymadan bakamadım şimdiye dek.

YÜZBAŞI : Eh, bakarsın bir gün karşına senden üstün biri çıkar da, ömrünce unutamazsın!

LAURA : Nerde o günler!

(Dadı girer.)

DADI : Yemek hazır. Hadi gelin, n'olur!

LAURA : Peki, geliyorum. (Yüzbaşı geride kalır; sedire yakın bir koltuğa oturur.) Sen yemeğe gelmiyor musun?

YÜZBAŞI : Hayır, teşekkür ederim. Canım istemiyor.

LAURA : Neden? Bir şeye mi kızdın?

YÜZBAŞI : Hayır. Aç değilim.

LAURA : Geliver, yoksa birtakım gereksiz sorular sormaya başlarlar. Anlayışlı ol. Gelmiyor musun? Peki, otur orda öyleyse!

(Çıkar.)

DADI : Ne var yine, Bay Adolf?

YÜZBAŞI : Pek bilmiyorum. Söyle bana, nasıl oluyor da, yetişkin bir erkeğe, çocukmuş gibi davranabiliyorsunuz?

DADI : Bilmem, hay Allah! Her biriniz bir kadının çocuğusunuz da ondan belki, hepiniz, irili ufaklı...

YÜZBAŞI : Oysa hiçbir kadın erkekten doğmaz. Doğru, A-ma babası benim Bertha'nın. İnanıyorsun buna, değil mi Margaret? Değil mi?

DADI : Tanrım! Ne aptal çocuksunuz siz! Elbette çocuğunuzun babasısınız! Gelin de yemeğinizi yiyin, somurtup durmayın orda! Hadi hadi! Gelin bakayım!

YÜZBAŞI (kalkarak): Defol, kadın! Canı cehenneme cadıların! (Salon kapısından) Svörd! Svörd!

EMİRERİ (girerek): Buyurun komutanım.

YÜZBAŞI : Küçük kızağı hazırlayıver hemen!

(Emireri çıkar.)

DADI : Aman yüzbaşım...

YÜZBAŞI : Defol kadın! Defol diyorum sana!

DADI : Tanrı esirgesin bizi! Şimdi n'olacak?

YÜZBAŞI (şapkasını giyer) : Gece yarısından önce beklemeyin beni!

(Çıkar.)

DADI : Tanrım sen yardım et! Sonu n'olacak bunun?

PERDE

İKİNCİ PERDE

(Birinci Perde'nin aynı, O gecenin geç vakti. Dok-tor'la Laura konuşmaktalar.)

DOKTOR : Kendisiyle yaptığım konuşmada, sizin kuşkularınızı haklı çıkaracak hiçbir şey göremedim. Bir kere, bu önemli astronomik buluşları mikroskopla gerçekleştirdiğini söylemekle yanıldınız. Bunun spektroskop olduğunu öğrendim. Kendisinde hiçbir akıl bozukluğu belirtisi olmadığı gibi, tersine, bilime büyük hizmette bulunmuştur.

LAURA : Ben hiçbir zaman öyle bir şey demedim ki.

DOKTOR : Konuşmamızla ilgili notlar aldım ham'fendi; belki söylediğinizi yanlış işitmişimdir diye, bu çok önemli noktayı size sorduğumu hatırlıyorum. Birini yetersizlikle suçlarken son derece dikkatli olmak gerekir.

LAURA : Yetersizlikle suçlamak mı?

DOKTOR : Evet. Herhalde biliyorsunuzdur, deli olduğu anlaşılan kişi, medeni haklarıyla aile haklarını yitirir.

LAURA : Hayır bunu bilmiyordum.

DOKTOR : Aydınlatılması gereken bir nokta daha var. Kitapçılarından hiç cevap alamadığını söyledi. Acaba o mektuplara siz mi — tabii tam bir iyi niyetle — el koydunuz, sorabilir miyim?

LAURA : Evet. Aileyi korumak benim ödevimdir. Hepimizi yıkıma salmasına göz yumamazdım.

DOKTOR : Bağışlayın beni, ama bu davranışınızın sonuçlarını kavrayabileceğinizi sanmıyorum. Haberi olmadan işlerine karıştığınızı anlarsa, kuşkusu uyanır, bu kuşku da yıkıcı bir saplantı haline gelebilir. Ayrıca, onun iradesini kösteklemekle sabrını taşırmış oluyorsunuz. En değerli istekleri baltalanınca, iradesi kösteklenince, insan nasıl köpürür, siz de bilirsiniz şüphesiz.

LAURA : Bilmez miyim!

DOKTOR : Bu onun için ne demektir, siz karar verin öyleyse!

LAURA (kalkarak) : Gece yarısı oldu, hâlâ dönmedi. En kötü ihtimali bekleyebiliriz artık.

DOKTOR : Söyleyin bana ham'fendi, bu akşam ben ayrıldıktan sonra ne oldu? Her şeyi bilmem gerek.

LAURA : Çılgınlar gibi konuştu, akla hayale gelmez şeyler söyledi. İnanır mısınız, çocuğunun babası olmadığını bile duyurdu.

DOKTOR : Acayip! Bu da nerden girmiş kafasına?

LAURA : Kim bilir! Bir çocuğun bakımı için adamlarından biriyle görüşüyordu, o zaman mı oldu nedir. Ben kızdan yana çıkınca, birden parladı.