Duyuyor musunuz? ... Sapasağlam... Sapasağ..."

Utanıyordu, duygularına kendini kaptırmış olmaktan utanıyordu, toparlanmak istiyordu, sallanmaya başlamıştı ve o an Clarissa yetişti; daha son kelimelerindeki acıyı hissetmişti ve işte şimdi hıçkırıklarla sarsılarak kendini onun kollarına bıraktı, karşı koyamayacak kadar güçsüzdü. Fazlasıyla içine atmış ve içinde tutmuştu. Kollarına kenetlendiğini hissediyordu ve her sarsılışıyla en derinlerindeki acı Clarissa'nın içine işliyordu. Utanç içinde toparlandı. "Beni affedin" diye mırıldandı kendi kendine, "ama yalnızca bir kez sizinle konuşabilirdim ve bu aynı zamanda son kezdi. İnsan yaşlanınca bu durumda duygulanabiliyor işte... Evet, şimdi beni bırakın artık... Bununla baş edebilirim... Yalnız daha kolay baş edebilirim... Ya da sormak istediğiniz başka bir şey var mı?"

Her ikisi de sessiz kaldı. Sonra Eduard bir adım öne çıktı. Çok solgundu. Askeri alışkanlığından dolayı üstünün karşısında ister istemez hazır olda duruyordu. "Baba," dedi, "çalışmanın ve gözlemlerinin sonucunu özetlediğin kayıtlardan bahsettin. Onları görmek istiyorum ve kaybolmalarını da istemiyorum. Gizli olduğunu biliyorum. Ama bize güvenebilirsin, en azından bize güvenebilirsin. Bir kopyası daha varsa..."

Schuhmeister oğluna baktı. O gün ilk kez doğrudan yüzüne bakabilmişti. "Sana teşekkür ederim," dedi içtenlikle. "Haklısın, bunu hak ediyorsunuz. Bunu hiç düşünmemiştim. İstediğim şeyin ne olduğunu birileri bilmeli, yoksa hepsi arşivlerde çürüyüp gidecek. Kimseye göstermeyeceğinizi biliyorum ve eğer öngördüğüm şey gerçekleşir de –Avusturya çökerse, o zaman bunları yakın. Yalan söylediğimiz iddia edilirse, o zaman bir kütüphaneye verin; en azından sonraki nesil babanız hakkında, her şeye rağmen doğru olanı yaptı desin."

Yazı masasına gitti ve mühürlü paketi buluncaya kadar aradı, üzerinde şu yazıyordu: "Ölümümden sonra açılmadan yakılmak üzere." Paketi Eduard'a verdi ve saati göstererek "Artık konuşmak yok, bir tek kelime etmek yok,'' dedi. Oğluna ve kızına sarıldı. Her ikisi de tek kelime etmeye cesaret edemedi. Schuhmeister tekrar yazı masasının başına gitti ve diğer ikisi gibi dimdik beklemeye başladı; çocuklar bakışlarını hiç kaldırmadan, başlan önde odadan çıktılar, kapı arkalarından kapandığında babalarının çökeceğini hissediyorlardı.