Bu Clarissa için daha önce hiçbir insanda görmediği bir tür saygının ifadesiydi. Diğer taraftan Dr. Silberstein, Clarissa'ya ne kadar müteşekkir ve onun çalışmaları için vazgeçilmez olduğunu şaka yollu da olsa asla saklamazdı; bazen onun fikrini alırdı; ona "bizim" eserimiz dediği yazıdan dikte ederdi, onu ailesine dahil etmişti; on beş yaşında bir oğlu vardı; ve tıbbi olduğu kadar özel görüşlerini de Clarissa'yla paylaşırdı; bizzat eşiyle Clarissa'nın birlikte seçmesini istediği hediyeler de alırdı ona. Clarissa, Siberstein'ın kendini açtığı tek ve hatta belki de ilk insan olduğu hissine kapılıyordu ve yabancı insanların kaderleri ve yabancı sırlarla ezilmiş Silberstein için içini dökmenin bir rahatlama anlamına geldiğinin farkındaydı. Bu güven ortamı Clarissa'ya fevkalade iyi geliyordu hatta bunu sıra dışı buluyor ve bir lüks gibi görüyordu. Ama tüm bunlara kendini kapıp koyvermek niyetinde değildi. Silberstein'a hizmet etmekle bir davaya hizmet ettiğini

biliyordu; çok sonra bu yılları hayatının en tasasız ve en rahat geçen dönemi olarak sık sık düşünecekti.

* * *

Yaptıkları onca sohbet arasından özellikle biri aklında kaldı, yalnızca açıklayıcı olduğu için değil, bilakis, tüm o süre boyunca tek bir kez ona şahsen yöneltilmiş olduğu için. Hofrat Silberstein o öğleden sonra kütüphaneye gitmesini ve tarihi eserlerden bazı özetler çıkartmasını rica etmişti. Saat altıda döndüğünde ilk defa ona son derece kaba davrandı. "Zamanımı boşa harcayamam. X dosyasını nereye kaldırdınız? Yarım saattir arıyorum." Clarissa eliyle dosyanın yerini işaret etti. "Bunu nasıl bulmamı bekliyorsunuz?" diyerek onu azarladı. Bu dosyayı L harfi altında aramazmış. "İsim fihristini her bir harfe alfabedeki bir rakam karşılık gelecek şekilde oluşturdum. Şurada yanında kitap da duruyor." Silberstein kitabı bir yana attı. "Ben her seferinde burayı karıştırıp duracağım, öyle mi? Bu yaptığınız düpedüz saçmalık –siz nasıl böyle..."

Birdenbire konuşmasını kesti, Clarissa'ya baktı ve gülmeye başladı. "Kabalığımı affedin. Elbette siz haklısınız, haksız değilsiniz. Ben yalnızca öfkelenmiştim. Kontes X son dakikada randevusunu iptal etti, ondan sonraki hasta zamanında gelmedi. Tüm öğleden sonram ziyan oldu." Ve sinirini arşiv dolabını yumruklayarak çıkartmıştı. Kendisini bir sinir patlamasında yakalamış olmaktan memnun olarak nihayet Clarissa'ya şöyle bir açıklama yaptı: "Şimdi bir sinir doktorunu kısaca tanıyın bakalım –zamanını çalan iki hastası olduğu için sinirleri boşalıyor. Yanında deli olmadığı zaman kendisi deliriyor." Clarissa buna karşı çıkması gerektiğini düşündü: "Şaşırmamak gerekir, fazla çalışıyor, yok, yeterince çalışmıyor, fihristimin sırrını bile çözememiş." Ama Silberstein konuşmaya devam ediyordu: "Zamanı boşa harcamamış olmak için sizin de teşhis koymayı öğrenip öğrenmediğinizi birazcık denetleyebiliriz. Söylesenize vicdanım, her şeyden önce ağır nevroza eğilimli olduğumu fark ettiniz mi...?"

Clarissa sabretti, her ne kadar dışarıdan bakınca onun gerçekten hasta olduğunu düşünse de. "Tam tersi. Ben aslında nasıl hastalanmadığınıza şaşırıyorum. Bu kadar çok çalışıp yine de sinirlere hâkim olabilmek," dedi.

Dr. Silberstein ona ciddiyetle baktı. "Benim yanımda doğru bir şey öğrenememişsiniz. Ben aslında asabiyetin kendisiyim.