Dersinizi bilemediğiniz zaman kimse sizinle alay etmiyor. Kimse kıyafetlerinize gülmüyor. Kimse zengin olmadığınız için babanızı mumlayıp bu yüzden sizi küçümsemiyor. Burnunuz biçimsiz olduğu için de kimse sizinle dalga geçmiyor."

"Mumlamak değil mimlemek demek istedin sanırım," dedi Jo gülerek.

"Ben ne demek istediğimi gayet iyi biliyorum. Sadece sizin kelime hanenizi geliştirmeye çalışıyorum," dedi Amy. "Bu şekilde manalı sözler söylemene de gerek yok."

Geçmişteki güzel günleri hâlâ hatırlayan Meg, "Birbirinizle çekişmekten vazgeçin," dedi. "Babamız biz küçükken iflâs ettiği için hiç paramız kalmamış. Şimdi para sıkıntımız olmasaydı ne mutlu olurduk."

"Daha geçen gün, onca paraları olmasına rağmen birbirleriyle sürekli kavga eden Kingler'in çocuklarından daha mutlu olduğumuzu söylüyordun!"

"Evet Beth, aynen öyle söylemiştim. Eh, sanırım öyleyiz de. Çalışmak zorunda olmamıza rağmen eğlenmeyi biliyoruz. Jo şimdi çok matrak bir aile olduğumuzu söyler."

"Evet, Jo öyle argo kelimeler kullanır!" dedi Amy, halının üzerine uzanmış yatan Jo'ya bakarak. Bunun üzerine Jo birden oturup ellerini ceplerine sokarak ıslık öttürmeye başladı.

"Yapma Jo, bu erkek çocukların yapacağı bir hareket."

"İşte ben de onun için yapıyorum zaten."

"Kaba saba, erkeksi tavırlar takınan kızlardan hiç hoşlanmam."

Tam o sırada, barışsever bir kız olan Beth "Yuvalarındaki küçük kuşlar ne güzel anlaşırlar birbirleriyle," diye çok komik bir ifadeyle şarkı söylemeye başlayınca her iki kız da yumuşayıp gülmeye başladılar.

En büyükleri olan Meg hemen ablalık taslayarak onlara öğüt vermeye başladı. "İkinize de çok ayıp doğrusu," dedi. "Erkeksi tavırları bırakacak kadar büyüdün artık Josephine. Küçük bir kızken bu pek önemli değildi ama artık boyun uzadı. Saçlarını da tepende topluyorsun. Artık bir genç kız olduğunu unutmamalısın."

Jo hemen saçlarını tutan fileyi başından çekti ve kestane rengi saçları omuzlarından aşağı döküldü. "Genç kız falan olmak istemiyorum!" diye bağırdı. "Eğer beni değiştiren şey saçlarımı tepemde toplamamsa, yirmi yaşıma da gelsem iki kuyruk yaparım onları. Büyüyüp uzun eldivenler giyen Bayan March olmak zorunda kalmaktan nefret ediyorum. Erkek çocukların oynadıkları oyunlardan ve onlar gibi davranmaktan zevk alırken kız olmak yeterince kötü zaten. Erkek olmadığım için duyduğum hayal kırıklığını bir türlü yenemiyorum. Hele böyle günlerde bu daha da kötü bir durum gibi geliyor bana. Yani ben de gidip babamla savaşmak için canımı vermeye hazırken evde oturup yaşlı, bunak kadınlar gibi örgü örmeye çalışmak beni deli ediyor."

Bunları söylerken bir yandan da ördüğü asker çorabını havada sallıyordu.

"Zavallı Jo!" dedi Beth. "Çok kötü bir durum bu ama elimizden gelen bir şey yok. Sadece adını erkek adına çevirip bize karşı ağabey rolü oynayabilirsin."

Meg kardeşinin başını okşamaya başladı. Dünyadaki hiçbir bulaşık deterjanı onun elinin yumuşaklığını bozamazdı.

"Sana gelince Amy," diye devam etti Meg, "kendini beğenmiş, şımarık bir kızsın sen. Tuhaf bir hava vermeye çalışıyorsun kendine. Bir an önce kendine bir çeki düzen vermezsen, büyüdüğünde tam bir kibirli kaza benzeyeceksin. Garip, yapmacık tutumlar takınmadığın zamanlar gerçekten nazik biri olmayı başarıyorsun.