Oyunu sahneye Meg'le birlikte koyarlardı. Beth ile Amy de ablalarıyla birlikte rolleri paylaşırlardı.
O geceki gösteri için çeşitli masalların en gülünç kısımlarını birleştirerek bir oyun hazırlamışlardı. Komşu kızlar da seyirci olarak oyunu izlemeye gelmişlerdi.
Oyunun sonunda tam perde kapanmak üzereyken seyircilerin oturdukları açılır kapanır kanepe birden kapandı. Neyse ki kimseye bir şey olmamıştı. Yere yuvarlanan kızlar kalkmaya çalışırlarken kahkahalar atıyorlardı; oyunu seyrederken bile bu kadar gülmemişlerdi.
Sonunda ortalık yatışmaya başladığında kapıda görünen Hannah, "Hanımefendi küçük hanımları aşağıda yemeğe bekliyor," dedi. Dört kız kardeş buna çok şaşırmışlardı. Hele aşağı inip annelerinin onlar için hazırladığı sofrayı gördüklerinde hayretten küçük dillerini yutacaklardı.
Geride kalan o bolluk günlerinden beri bu kadar çok şeyin bir arada olduğu bir sofra görmemişlerdi. Dondurma bile vardı. Sofranın ortasına ise büyük bir buket çiçek yerleştirilmişti.
Hepsinin soluğu kesilmişti.
"Bunları periler mi getirdi?" diye sordu Amy.
Beth, "Noel Baba getirmiştir!" diye bağırdı.
"Hiçbiri değil," dedi anneleri, "bunları Bay Laurence yollamış!"
Meg şaşırmıştı. "Laurie'nin dedesi mi?" diye sordu. "Hayret doğrusu. İyi de bunları yollamak nereden aklına gelmiş? Kendisiyle tanışmıyoruz ki."
"Hannah onların evinde çalışanlardan birine bu sabahki kahvaltı olayını anlatmış. Bay Laurence da bugün bana çok nazik bir mektup yollamış. Çocuklarıma karşı duyduğu sevgiyi açıklamasına izin vermemi istedi. Bize Noel şerefine birkaç küçük hediye göndermiş. İşte böylece siz de bu sabahki yardımlarınızın karşılığı olarak küçük bir ziyafet kazandınız."
"Eminim bunu dedesinin kafasına torunu sokmuştur!" dedi Jo. "İyi birine benziyor. Biraz çekingen ama... Bir gün bizim Heidi kaçtığında bulup getirmişti. Konuşmaya başladık ama o sırada Meg'in geldiğini görünce yanımdan uzaklaştı. Yine de onunla arkadaşlık etmek isterim. Yalnız kalmasına üzülüyorum."
"Fırsatınız olursa onunla arkadaşlık etmenizi ben de isterim," dedi anneleri, "çok terbiyeli bir çocuğa benziyor. Bu çiçekleri de o getirdi."
"Daha önce hiç bu kadar güzel bir çiçek buketi görmemiştim," dedi Meg, "ne güzel çiçekler bunlar!"
"Çok güzel gerçekten," diye onayladı anneleri. Sonra "Yine de Beth'in çiçekleri benim için dünyadaki en güzel çiçeklerdir," dedi ve kemerine iliştirdiği, artık solmaya başlamış gülü kokladı.
"Keşke babama da çiçek gönderebilseydim!" diye fısıldadı Beth annesine sokularak. "Sanırım o bizimki kadar güzel bir Noel geçiremiyordur."
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Meg, tavan arasına çıkan merdivenin başında durmuş, heyecanla Jo'ya sesleniyordu. Jo, yukarıdan boğuk bir sesle, "Buradayım," diye karşılık verince Meg hızla merdivenleri tırmandı. Jo bir yandan elma yiyor, bir yandan da kitabını okuyordu. Pencerenin önündeki üç ayaklı bir divana uzanmıştı. Büyük bir atkıya sarınmış olarak oturduğu bu yer onun en sevdiği sığınağıydı. Fırsat buldukça yanına beş altı elma, bir de kitap alır ve buraya koşardı.
1 comment