Bu, Kohlhaas’ın sınırdan geçirdiği atları tutmanın, soylunun yalnızca yetkisi değil, ödevi de olduğunu gösteren açık bir kanıttı. Bu sırada Kohlhaas, Kohlhaasenbrücklü namuslu memurdan zararının ödencesi olarak çiftliği geriye alabileceğini öğrendiğinden, bu işin mahkemece çözümü için birkaç gün kalmak üzere Dresden’den ayrılıp memleketine gitmek istiyordu; hiç kuşkusuz bu, yukarıda söylediğimiz işten fazla -kışlık tohumun ekilmesi zamanı da gelmiş olmakla birlikte-böyle garip ve düşündürücü olaylar karşısında kendi konumunu anlamak amacıyla verilmiş bir karardı. Belki buna, keşfini aynı şeyleri duymuş olanlara bıraktığımız, başka nedenler de katılıyordu. Bunun üzerine yanına dikilen korumanı orada bırakarak başkana gitti ve ona, memurun mektupları elinde olduğu halde umduğu gibi mahkemede kendisine gerek yoksa sekiz ya da on iki gün içinde geri dönmek üzere Brandenburg’a gitmek isteğinde olduğunu açtı; bu sürenin sonunda geriye döneceğine söz verdi. Başkan neşesi kaçmış, düşünceli düşünceli yere bakarak, asıl şimdi onun orada bulunmasına her zamankinden fazla gerek olduğunu itiraf etmek zorunda olduğunu söyledi. “Çünkü karşı tarafın hileli ve kurnazca girişimleri yüzünden mahkeme önceden kestirilemeyen birçok durumda, sizin anlatımınıza ve açıklamalarınıza gereksinim duyabilir” dedi. Fakat Kohlhaas, sorun hakkında iyice aydınlatılmış olan avukatının bu işi görebileceğini anlatıp, sekiz günde geri döneceğini söyleyerek nazikçe ricasında direnince başkan, kısaca Meissen Prensi Christiern’den bunun için pasaport istemesi gerektiğini söyleyerek gitmesine izin verdi. Başkanın çehresinden her şeyi anlayan Kohlhaas, daha da kararlı olarak hemen oracıkta oturdu ve hiçbir neden ileri sürmeden, hükümetin şefi olan Meissen Prensi’nden sekiz gün içinde Kohlhaasenbrück’e gidip dönmek üzere iki pasaport rica etti. Bu yazısına yanıt olarak, saray komutanı Baron Siegfried von Wenk imzasıyla, şu yolda bir hükümet kararı aldı. Kohlhaasenbrück’e gitmek üzere istediği pasaport hakkındaki dilekçesi saygıdeğer Elektör Prense sunulacak ve onun yüksek kararları çıkar çıkmaz pasaportlar kendisine gönderilecekti. Kohlhaas, avukatından nasıl olup da hükümet kararının kendisine başvurduğu Meissen Prensi Christiern tarafından değil de Siegfried von Wenk adında bir Baron tarafından imzalandığını sorması üzerine, avukattan Prens’in üç gün önce çiftliğine gittiği ve hükümet işlerinin saray komutanı Baron Siegfried von Wenk’e bırakıldığı yanıtını aldı; bu kişi, yukarıda adı geçen ve aynı soyadını taşıyan şövalyenin amcaoğluydu. Bu durum karşısında heyecan içinde kalbi hızla atan Kohlhaas, hükümdara sunulması can sıkıcı bir biçimde geciken ricası hakkındaki kararı uzun süre bekledi; ama, ne bu karar çıktı, ne de muhakkak olarak verileceği söylenmiş olan mahkeme yargısı. On ikinci gün hükümetin kendisi hakkında düşündüklerini, ister iyi olsun, ister olmasın, öğrenmek için oturdu ve gereksinimlerini anlatarak hükümetten dilediği pasaportları yeniden rica etti. Fakat beklediği yanıt ertesi gün de gelmedi. Akşamüstü, durumunu ve özellikle doktor Luther aracılığıyla kendisine bağışlanan genel affı düşünerek arkadaki odasının penceresine yaklaştığı zaman, Meissen Prensi tarafından Dresden’e geldiğinde yanına verilen korumanları avluda kendilerine ayırdığı küçük yapıda göremeyince şaşırdı. Yanına çağırdığı evin emektar uşağı Thomas’a: “Buna ne anlam veriyorsun?” diye sorunca, uşak içini çekerek: “Ah efendim, işler yolunda gitmiyor pek! Bugün her zamankinden fazla olan korumanlar karanlık çökünce evin dört yanına dağıldılar; ikisi kalkan ve mızraklarla öndeki kapının yanında sokakta duruyor, ikisi arkada bahçe kapısında, ikisi de ön odadaki saman yığınının üstünde; geceyi orada geçireceklerini söylüyorlar” yanıtını verdi. Rengi atan Kohlhaas döndü: “İster az olsunlar, ister çok, sorun onların burada bulunmalarında… Sofaya çıkar çıkmaz iyi görmeleri için ışık koymalısın” dedi. Çanak dökme bahanesiyle öndeki pencereyi açıp yaşlı adamın anlattığı bu durumun doğru olduğuna kanısına vardıktan sonra -çünkü tam bu sırada bu düzen başladı başlayalı asla görülmemiş bir önlem olarak sessizce nöbet değiştiriliyordu-, uykusu gelmeden yatağına girdi, ertesi gün göreceği işler hakkındaki kararı hemen verilmişti. Çünkü hükümet bağışladığı affı bozduğu halde adilmiş gibi görünüyordu. Kohlhaas da buna kızdığı kadar hiçbir şeye kızmıyordu. Artık açıkça görüldüğü gibi gerçekten tutuklu bulunuyorsa, hükümeti açık bir bildiriyle böyle olduğunu itirafa zorlayacaktı. Bunun üzerine şafak sökerken uşağı Sternbald’a atları arabaya koşmasını ve evin önüne getirmesini buyurdu; söylediğine göre, kendisini birkaç gün önce görüp çocuklarıyla birlikte davet eden eski tanıdığı kaymakamı ziyaret için Lockewitz’e gidecekti. Bu yüzden çıkan gürültüleri işitip merakla başlarını uzatarak hazırlıkları gören Landsknechtler, aralarından birini gizlice kente gönderdiler. Birkaç dakika sonra birçok kollukçuyla birlikte bir küçük memur göründü, sanki bir işi varmış gibi karşıdaki eve girdi. Oğullarını giydirmekle uğraşan, aynı zamanda bu hareketlerin de farkında olan Kohlhaas, arabayı kapının önünde gereğinden fazla bekletti. Polisin önlemlerinin sona erdiğini görünce, onların bu hareketlerine hiç aldırmadan çocuklarıyla kapının önüne çıktı, geçerken kapının önünde duran askerlere, kendisini izlemelerinin gereksiz olduğunu söyledi, oğullarını arabaya bindirdi, buyruğu üzerine yaşlı uşağın kızının yanında kalacak olan kızlarını öptü, ağladıkları için onları avuttu. Henüz arabaya binmişti ki, hükümet memuru zaptiyelerle birlikte karşı evden çıktı, ona yaklaştı ve nereye gitmek istediğini sordu. Kohlhaas’ın kendisini ve iki oğlunu birkaç gün önce davet eden Lockwitz’deki bir dostuna gideceği yolundaki yanıtı üzerine, hükümet memuru bu takdirde bir parça beklemesi gerektiğini, çünkü Meissen Prensi’nin buyruklarıyla birkaç süvarinin kendisiyle birlikte geleceğini söyledi. Kohlhaas arabadan gülerek kendisini sofrasına çağıran bir dostun evinde güvenlikte olamayacağını mı sandıklarını sordu. Memur neşeli ve nazik bir tavırla tehlikenin gerçekten büyük olmadığını söyledi, aynı zamanda askerlerin ona yük olmayacaklarını da sözlerine ekledi.