Kohlhaas ciddi bir biçimde, Meissen Prensi’nin Dresden’e geldiği zaman koruman verip vermemeyi kendi isteğine bıraktığını söyledi; memur bu hale şaşıp temkinli cümlelerle burada bulunduğu sürece nöbetçilerin hep dikili bulunduklarını anımsatınca, Kohlhaas, evine nöbetçi dikilmesine neden olan olayı anlattı. Memur bu anda polis müdürü görevini gören saray komutanı Baron von Wenk’in buyruklarıyla, onun korunmasını kendine bir ödev bildiğini söyledi: Yanına kimsenin katılmasını istemiyorsa ve bu işte bir yanlışlık varsa, düzeltilmesi için doğrudan doğruya hükümete başvurmasını rica etti. Kohlhaas memura canlı bir bakış fırlatarak ne biçimde olursa olsun bu işi çözmeye karar verdiğini, bunun için hükümete gideceğini söyledi; kalbi atarak arabadan indi, çocukları uşakla eve taşıttı. Uşak arabayla evin önünde dururken, memur ve korumanlarla hükümete yollandı. Saray komutanı von Wenk, Nagelschmidt’in güruhundan bir gün önce akşamüstü Leipzig yakınlarında yakalanarak getirilen bir haydut çetesini gözden geçiriyor, yanındaki şövalyeler de onlara ağızlarından dinlemek istedikleri birçok şey soruyorlardı; tam o sırada at tüccarı yanındakilerle birlikte salona girdi. Kohlhaas’ı görünce şövalyeler haydutların sorgusunu bırakıp seslerini kestiler ve Baron ona doğru gidip ne istediğini sordu. At cambazı Lockewitz’de kaymakamın evinde öğle yemeği yeme niyetinde olduğunu, yanında bulunmalarına gerek olmayan askerlerin burada bırakılmasını istediğini saygılı bir dille anlatınca, Baron’un rengi attı, başka bir tümceyi yutarken: “Lockewitz’deki memurun şöleninden şimdilik vazgeçip evinde rahat rahat otursan daha iyi edersin” diye yanıtladı. Sonra bütün konuşmayı keserek küçük memura döndü ve bu adam hakkında verdiği emrin bir hikmeti olduğunu, onun ancak altı süvariyle birlikte kentten ayrılabileceğini söyledi. Kohlhaas: “Ben tutuklu muyum? Yoksa bütün dünyanın gözü önünde bana resmen bağışlanan genel af bozuldu mu?” diye sordu. Baron, kıpkırmızı kesilmiş olduğu halde ona döndü, burnuna kadar sokuldu, gözlerinin içine bakarak: “Evet, evet” diye yanıt verdi. Arkasını döndü, onu orada bırakıp Nagelschmidt’in uşaklarının yanına gitti. Bunun üzerine Kohlhaas salondan ayrıldı. Her ne kadar attığı adımlarla kendisine kalan biricik kurtuluş yolunu, kaçmayı zorlaştırdığını anladıysa da, böyle davranmış olduğundan dolayı hoşnuttu. Çünkü artık genel affın maddelerine uygun davranmaktan kurtulmuştu. Eve gelince hayvanların koşumlarını çözdürdü, hükümet memuruyla birlikte çok üzgün ve sarsılmış bir durumda odasına çekildi. Bu adam, at tüccarını iğrendiren bir biçimde, bunların hepsine herhalde bir yanlışlığın neden olduğunu, bu yanlışlığın da yakında çözüleceğini anlatırken, işareti üzerine kollukçular evin avluya açılan bütün kapılarını sürmeliyorlardı. Memur, öndeki büyük kapıyı her zamanki gibi isteğine göre kullanabileceğine güvence verdi.
Bu sırada Nagelschmidt, Erzgebirge ormanlarında kollukçular ve ücretli askerler tarafından o kadar sıkıştırılmıştı ki, üzerine aldığı böyle bir işi yardım olmadan yapamayacağından, Kohlhaas’ı da gerçekten bu işe karıştırma düşüncesine kapıldı. Davasının ne durumda olduğunu gelip geçen bir gezginden hemen hemen bütün inceliklerine kadar öğrenmiş olduğundan, aralarındaki açık düşmanlığa karşın at tüccarını, kendisiyle yeniden ilişki kurmak için harekete geçireceğine inanıyordu. Bunun üzerine çok güç okunan Almancasıyla yazılmış bir mektubu uşaklarından birine vererek ona gönderdi. Mektupta şöyle yazılıydı: “Altenburg ülkesine gelip dağıtılan adamlardan geriye kalanların yönetimini yeniden eline almak istersen, seni Dresden’deki hapishaneden kaçırmak için at, adam ve parayla yardıma hazırım.” Buna ek olarak ileride daha uysal, daha temiz ve daha iyi olacağına söz veriyor, bağlılığının bir göstergesi olarak da onu hapsedildiği yerden kurtarmak üzere Dresden yakınlarına bizzat gelmek için sabırsızlandığını anlatıyordu. Bu mektubu götürmekle görevlendirilen uşak kötü bir raslantı sonucu olarak Dresden’in hemen yanı başındaki bir köyde küçükten beri yakalandığı saralardan birine tutuldu. Mintanının içinde taşıdığı mektubu yardımına gelenler buldular. İyileşince yakalanıp halkın ortasında korumanlar eliyle hükümete sürüldü. Saray komutanı von Wenk mektubu okuyunca, hemen Elektör Prensi görmeye, saraya gitti: Yaraları iyileşen Bay Kunz’u ve Bay Hinz ile başmabeyinci Kont Kallheim’ı orada buldu. Bu baylar, Kohlhaas’ın hemen tutuklanması ve Nagelschmidt ile gizliden gizliye anlaşması nedeniyle mahkemeye verilmesi gerektiği düşüncesindeydiler; böyle bir mektubun at tüccarı tarafından yazılmış bir mektuba yanıt olduğunu ve yeni haydutluklar yapmak için aralarında edepsizce ve canice bir anlaşma olmadan böyle bir şeyin yazılamayacağını kanıtladılar. Elektör Prens, Kohlhaas’a söz verdiği özgürlüğü yalnızca bu mektuba dayanarak kaldırmayı kesinlikle geri çevirdi; Nagelschmidt’in mektubundan ikisi arasında önceden bir ilişki olmadığı anlamının çıkabileceği düşüncesindeydi. Bu sorunun aydınlanabilmesi için başmabeyincinin önerisi üzerine uzun duraksamalardan sonra mektubu Nagelschmidt’in gönderdiği adamla, sanki herif önceden olduğu üzere özgürmüş gibi Kohlhaas’a göndermeye ve onun yanıt verip vermeyeceğini beklemeye karar verdiler. Bunun üzerine hapse tıkılan uşak ertesi gün hükümete götürüldü. Orada saray komutanı ona mektubu yeniden verdi ve kendisine özgür bırakılacağını, şimdiye kadar işlediklerinden dolayı ceza görmeyeceğini söz vererek, sanki bir şey olmamış gibi onu at tüccarına götürüp teslim etmesini buyurdu. Herif de hiç duraksamadan bu kötü hileyi yapmayı hemen kabul etti; hükümet memurunun pazardan alıp ona verdiği yengeçleri satma bahanesiyle Kohlhaas’ın odasına girdi.
1 comment