Nefes nefese Giulia geldi. Fabrikada bir toplantı yapıldığını, silah bulma kararı alındığını, Fonso’nun bir konuşma yaptığını, kışlaları işgal etmekten söz edildiğini anlattı. Varoşlarda silah sesleri duyulmuştu. Karaborsacıların askeri bir depoyu yağmaladıkları, Almanların faşistlere üniformalarını satıp sivil giysiyle kaçtıkları biliniyordu.
1
İtalya’da bir onur rütbesi (Cavaliere)
Gösterge tablosu (Ç.N.)
“Torino’ya dönüyorum,” dedi Giulia. “Hoşçakalın.”
“Ötekilere söyle, yukarıya gelsinler,” diye seslendi yaşlı kadın. “Fonso’ya, o delilere söyle. Kötü günler eşikte.”
“Yok bir şey,” dedi Cate coşkuyla. “Bu kez gerçekten bitti. Birkaç gün daha dayansak tamam.”
“Artık hava akımları olmayacak,” dedim ben.
Yemeğe gitmek üzereydim ki, Dino hepimizi güldürdü: “Savaş bitti mi?” dedi o incecik sesiyle.
Ertesi sabah şafakla beraber ayaktaydım. Roma’dan hiç haber yoktu. Bizim radyo şarkılar çalıyordu. Yurt dışından her zamanki savaş bültenleri geçiyordu: Salerno’ ya çıkartma, suyun üzeri kaynaşıyordu, operasyon hâlâ sürüyordu. Elvira, gergin ve solgun bir yüzle yanımda dinliyordu. Radyonun önünde gruplaşmıştık. Bir anda şöyle deyiverdim: “Ne zaman dönerim, bilmiyorum,” ve çıkıp gittim.
Bu boş sabahı doldurmak için Torino yoluna çıktım. Arada bir gelen geçene rastlıyordum, bir bisikletli yorgun argın tırmanıyordu. Ta aşağıda Torino sakin sakin tütüyordu. Neredeydi savaş? O ateş geceleri çoktan uzakta kalmışlardı, inanılması bile güç geliyordu şimdi. Askeri kamyonların sesi duyuluyor mu diye kulak kabarttım.
Torino’da gazeteler büyük puntolarla duyuruyorlardı teslim haberini, ama sanki herkes kendi küçük sorunlarına dalmış gibiydi. Dükkânlar açılmıştı, şehir muhafızları gruplaşmışlar çene çalıyorlardı, tramvaylar işliyordu. Kimsenin barıştan söz ettiği yoktu. İstasyonun köşesinde silahsız bir grup Alman bir kamyona eşya yüklemekteydiler. İşsiz gençler taşmana el veriyorlardı demek. ‘Bizimkiler ortalıkta görünmüyor,’ diye geçirdim aklımdan. ‘Hepsi silahlı kuvvetlerin yönetime el koyması nedeniyle kışlalarına teslim oldular anlaşılan.’
Kulaklanmı diktim, gelen geçenin gözlerinden bir anlam çıkarmaya çalıştım. Herkes içine kapanmış, kaçamak gelip gidiyordu. ‘Belki de dünkü haber yalanlanmıştır ve hiç kimse ona inanmış olmayı kabullenemiyordur.’ Ama Cristallo’nun girişinde iki delikanlı bir öbek insanın ortasında bağırarak gazete yakıyorlar, garsonun biri de gazeteyi ellerinden almaya çalışıyordu. Onlara gülenler vardı.
“Bunlar faşist,” dedi bir başkası köşeden sakince.
“Dövün onları, öldürün,” diye haykırıyordu bir kadın.
Olan biteni barın kapısından öğrendim. Almanlar kenti işgal ediyorlardı. Acqui, Alessandria, Casale düşmüştü bile.
1 comment