Sir William Lucas geçmişte Meryton'da tüccarlık yaparak, hatırı sayılır bir servet sahibi olmuş, belediye başkanlığı yaptığı sırada krala hitaben verdiği bir nutuk üzerine şövalyelik unvanı almıştı. Galiba bu ayrıcalığı biraz aşın ciddiye almıştı. Sir William işinden ve küçük bir ticaret kasabasındaki evinden tiksinmiş; her ikisini de bırakarak ailesiyle birlikte Meryton'dan bir mil uzaklıkta bir eve taşınmış ve içinde kendisinin çok önemli bir kimse olduğunu keyifle düşünebildiği, iş güçle bağı bulunmadığı için herkese kibar davranmayı iş edindiği bu eve Lucas köşkü adını vermişti. Çünkü unvanı onu iyice sevindirmiş olmakla birlikte burnu büyümemişti; aksine herkese karşı yakınlık gösteriyordu. Doğuştan uysal, dost canlısı ve kibar bir insan olan Sir Lucas, St. James'de kralın huzuruna kabul edildikten sonra tam anlamıyla "soylu" olup çıkmıştı.

Leydi Lucas, Bayan Bennet için değerli bir komşu olacak kadar zeki olmasa da, iyi bir kadındı. Lucas'ların birkaç çocuğu vardı. En büyükleri Charlotte, yirmi yedi yaşlarında, aklı başında, zeki bir kızdı ve Elizabeth'in yakın arkadaşıydı.

Lucas'larla Bennet'ların her balodan sonra bir araya gelerek konuşmaları kesinlikle kaçınılmaz bir şeydi. Nitekim balonun ertesi sabahı Lucas'lar haber alıp haber vermek amacıyla Longbourn'a geldiler.

Bayan Bennet bütün terbiyesini takınarak, "Başlangıçta sizin işiniz işti Charlotte. Bay Bingley ilk önce sizi seçti," dedi. "Ama ikinci olarak seçtiği kızı daha çok beğenmişe benziyordu." "Sanırım, onunla iki kez dans etti diye Jane'i kastediyorsunuz. Gerçekten de buna bakılırsa, Jane'i beğenmişe benziyordu, beğenmiştir de. Bununla ilgili kulağıma bir şeyler çalındı, ama neydi unuttum. Bay Robinson'la ilgili bir şey."

Elizabeth, "Herhalde Bay Bingley'le Bay Robinson arasında benim kulağıma çalınan konuşmadan bahsediyorsunuz. Size bundan söz etmedim mi? Bay Robinson, Bay Bingley'ye Meryton balolarını nasıl bulduğunu, salondaki kızları beğenip beğenmediğini, en çok kimden hoşlandığını sordu. Bay Bingley bu son soruya hemen, 'Kuşkusuz Bennet'ların en büyük kızı. Bu konuda hiçbir görüş ayrılığı olamaz,'" diye cevap verdi.

"Tanrı aşkına! Gerçekten de kesin konuşmuş, sanki gözüne kestir... ama belli olmaz, belki de sonunda hiçbir şey çıkmaz."

"Görüyorsun ya Eliza, benim kulak misafiri olduğum konuşma seninkinden çok daha farklı," dedi Charlotte. "Bay Darcy'nin dili arkadaşınınki kadar tatlı sayılmaz değil mi? Zavallı Eliza...

"Kötü sayılmazmışsın!"

"Rica ederim, bu adamın kaba davranışını hatırlatarak Lizzy'nin canını sıkmayın. Çünkü o kadar sevimsiz bir mahlûk ki, onun tarafından beğenilmek bir talihsizlik. Bayan Long dün bana adamın yarım saat yanında oturmuş olduğu halde bir defa bile ağzını açmadığını söyledi."

"Bundan emin misiniz, anne? Sakın bir yanlışlık olmasın?" diye sordu Jane. "Bay Darcy'nin Bayan Long'la konuştuğunu ben gördüm."

"Evet, çünkü sonunda kadın, 'Netherfield'i beğendiniz mi' diye sormuş. Ve adam ona cevap vermemezlik edememiş, ama Bayan Long'un söylediğine göre adam kendisiyle konuşuldu diye çok öfkelenmiş."

"Bayan Bingley," dedi Jane, "bana Bay Darcy'nin yakın dostları arasında olmadıkça fazla konuşmadığını söyledi. Ama yakınlarının arasındayken çok hoşsohbetmiş." "Tek kelimesine bile inanmam yavrum. O kadar hoşsohbet olsaydı, Bayan Long ile iki çift söz ederdi. Ama nasıl olduğunu tahmin edebiliyorum; çok kibirli olduğunu herkes söylüyor. Bayan Long'un arabası olmadığını, baloya kiralık arabayla geldiğini öğrenmiş olsa gerek." "Onun Bayan Long ile konuşmamasına aldırmıyorum," dedi Charlotte, "ama Eliza ile dans etmeliydi."

"Senin yerinde olsam," dedi Bayan Bennet, "bir dahaki sefere onunla dans etmezdim, Lizzy."

"Onunla asta dans etmeyeceğime size söz verebilirim anne." "Bu adamın gururu," dedi Charlotte Lucas, "beni çoğu kimselerin gururunu rahatsız ettiği kadar rahatsız etmiyor. Çünkü bir özrü var: Bu kadar yakışıklı, asil, zengin ve her bakımdan eksiksiz bir gencin kendini yüksek görmesine insan şaşmamalı. Bana kalırsa, gururlanmaya hakkı var bile diyebilirim."

"Çok doğru," dedi Elizabeth, "Benim gururumu çiğnemeseydi onun gururunu kolaylıkla bağışlardım."

Eşsiz görüşlere sahip olmakla övünen Mary, "Benim düşünceme göre gurur zayıflıktır," diye fikir yürüttü. "Bütün okuduklarımdan bunun çok yaygın olduğuna karar kıldım.