Bunun matematik ortalaması, çocuğun, istasyonda kalmasını gerektirir, şehirle evi arasında. Görüyorsun, çözülmez bir düğüm bu.
LAURA : Öyleyse kesmeli bu düğümü! Nöjd'ün burda ne işi vardı?
YÜZBAŞI : Meslek sırrı!
LAURA: Bütün mutfağın bildiği bir sır!
YÜZBAŞI : Güzel! Sen de biliyorsun öyleyse!
LAURA : Evet, ben de biliyorum!
YÜZBAŞI : Yargın da hazır mı?
LAURA : Yasaların işi o!
YÜZBAŞI : Yasalar çocuğun babasının kim olduğunu söylemiyorlar.
LAURA : Evet, ama bilinir bu.
YÜZBAŞI :Aklı başında kimseler bunun hiçbir zaman biline-meyeceğini söylüyorlar.
LAURA : Ne tuhaf! Çocuğun babasının kim olduğu anlaşılmaz mı?
YÜZBAŞI : Öyleymiş.
LAURA : Aman ne tuhaf! Peki, kadının çocuğu üzerindeki o hakları nasıl kazanıyor baba?
YÜZBAŞI : Baba ancak sorumluluğu üzerine aldığı zaman, ya da sorumluluk ona yüklendiği zaman kazanıyor bu hakları. Fakat evlilikte, babalık konusunda herhangi bir şüphe yoktur.
LAURA : Şüphe yok mudur?
YÜZBAŞI : Umarım yoktur.
LAURA : Ya kadın ihanet etmişse?
YÜZBAŞI : Bu işte söz konusu olamaz o! Bana soracağın başka bir şey var mı?
LAURA : Hayır, yok.
YÜZBAŞI : Öyleyse odama çıkayım. Doktor gelince bildiri-ver bana.
(Yazıhaneyi kapatıp kalkar.)
LAURA: Peki.
YÜZBAŞI (kâğıt kaplı kapıdan çıkarken): Gelir gelmez. Kaba davranmak istemiyorum ona, anlıyor musun!
LAURA : Anlıyorum
(Elindeki kâğıt paralara bakar.)
ANNE (İçerden): Laura!
LAURA : Efendim anne!
ANNE : Çayım hazır mı?
LAURA (bitişik odaya açılan kapıdan): Şimdi geliyor!
(Emireri salonun kapısını açar.)
EMİRERİ: Doktor Östermark.
(Doktor girer. Emireri, kapıyı kapatarak çıkar.)
LAURA (Doktor'un elini sıkarak) :Hoş geldiniz Doktor Östermark. Sizi burda görmek sevindirdi beni. Yüzbaşı çıktı, ama hemen dönecek.
DOKTOR: Bu kadar geç uğradığım için özür dilemeliyim; bazı hastaları ziyaret etmem gerekti de.
LAURA : Oturmaz mısınız?
DOKTOR: Teşekkür ederim.
LAURA : Evet, şu sıralar hastalık çok arttı; fakat umarım burası iyi gelir size. Böyle ıssız köylerin bulunduğu bir bölgede, hastalarıyla gerçekten ilgilenen bir doktor bulmak çok önemli. Sizin için öyle güzel şeyler işittim ki doktor, umarım çok iyi anlaşırız sizinle.
DOKTOR : Çok naziksiniz ham'fendi. Fakat, buraya yapacağım ziyaretlerin pek azının mesleki ziyaretler olmasını dilerim sizin için. Ailenizin sağlığı, genel olarak, yerindedir sanırım. Sonra...
LAURA : Evet, önemli hastalıklardan uzak kalacak kadar talihliyiz; ama durumlar pek de olması gerektiği gibi değil.
DOKTOR : Öyle mi?
LAURA : Korkarım gönlümüze göre değil.
DOKTOR : Sahi mi? Korkutuyorsunuz beni!
LAURA : Aile içinde bazen öyle şeyler olur ki, şeref ve ödev, bunları dünyadan gizlemeye zorlar insanı.
DOKTOR : Doktorundan değil ama!
LAURA : Hayır. Bu yüzden, bütün gerçeği size daha baştan söylemek ağrılı bir ödev oluyor ya benim için.
DOKTOR : Bu konuşmayı, ben yüzbaşıyla tanışmak şerefine erinceye dek geciktiremez miyiz?
LAURA: Hayır. Benim diyeceklerimi, onu görmeden önce dinlemelisiniz.
DOKTOR : Öyleyse onu ilgilendiriyor bu.
LAURA : Evet, zavallı kocacığım!
DOKTOR : Beni pek bir kaygılandırdınız ham'fendi. Derdiniz ne olursa olsun, bana güvenebilirsiniz.
LAURA (mendilini çıkararak): Kocamın aklından zoru var. İşte her şeyi söyledim size, sonra kararı kendiniz verirsiniz.
DOKTOR : Şaşkınlık içinde bırakıyorsunuz beni! Yüzbaşının maden bilimi üstüne yazdığı o ustaca denemeleri hayranlıkla okudum, duru ve güçlü bir aklın belirtilerinden başka hiçbir şey görmedim onlarda.
LAURA : Sahi mi? Eh, bütün akrabalarının yanıldığı anlaşılırsa, pek sevinirim.
DOKTOR : Yine de, ruhu başka yönlerden rahatsız olabilir şüphesiz. Anlatın bana...
LAURA : Bizim korktuğumuz da bu ya! Zaman zaman son derece tuhaf fikirleri vardır. Ailesinin üzerinde zararlı bir etkisi olmasa, bilim adamı olarak doğal karşılanabilir bu gibi şeyler. Sözgelişi, gördüğü her şeyi satın almaya kalkmak gibi bir deliliği vardır.
DOKTOR : Önemli bu. Ne gibi şeylerdir satın aldığı?
LAURA: Kitap, raflar dolusu kitap, hiçbir zaman da okumaz.
DOKTOR : Bilim adamının kitap alması o kadar korkulacak bir şey değil.
LAURA : Size anlattığım şeylere inanmıyor musunuz?
DOKTOR : Bana anlattığınız şeylere inandığınıza eminim e-fendim.
LAURA : Peki, bir başka gezegende olup biten şeyler mikroskopla görülebilir mi?
DOKTOR : Görebildiğini mi söylüyor?
LAURA : Evet, öyle diyor.
DOKTOR: Mikroskopla?
LAURA : Mikroskopla. Evet.
DOKTOR : Doğruysa, önemli bu.
LAURA : Doğruysa mı! Demek inanmıyorsunuz bana doktor. Ben de kalkmış size aile sırlarımızı açıyorum.
DOKTOR : Ham'fendi, duyduğunuz güven şeref verdi bana. Ama doktor olarak düşüncemi bildirmeden önce, görmem, yoklamam gerek. Yüzbaşı herhangi bir kararsızlık belirtisi, irade bocalaması gösterdi mi?
LAURA : Hiç gösterir mi! Yirmi yıldır evliyiz; şimdiye dek bir tek karar vermedi ki, sonradan değiştirmiş olmasın!
DOKTOR: İnatçı mıdır?
LAURA : Hep kendi dediği olsun ister; ama dediği oldu mu, ilgisi gevşer, her şeyi bana bırakır.
DOKTOR: Önemli bu, dikkatle incelemek gerek, irade, ham'fendi, ruhun belkemiğidir. Ona zarar geldi mi, ruh parça parça olur.
LAURA : Bu uzun, çetin yıllar boyunca onun isteklerini karşılamayı nasıl öğrendiğimi Tanrı bilir. Ah, bir bilseniz neler çektim onun yanında! Bir bilseniz!
DOKTOR : Efendim, derdiniz ta derinden üzdü, etkiledi beni; elimden geleni yapacağıma söz veriyorum. Duygularınıza bütün gönlümle katılıyorum, n'olur, kesinlikle güvenin bana. Değil mi ki bana bunları anlattınız, sizden bir dilekte bulunacağım. Hastanın zihninde yer edecek şeylerden sakının.
1 comment