Yan oturmasını sağlayacak eyeri yoktu; altındaki dümdüz deriye bacaklarını yan sallandırmakla pek tutunamayacağı da belliydi. Kız bükülüp bırakılıveren taze bir dal gibi yaylanarak gene dik oturdu. Bir gören olmadığından emin olunca; kadınlara yakıştırılmamakla birlikte altındaki eyerin gerektirdiği biçimde oturup atını tırıs sürerek Tewnell Değirmeni yönünde gözden yitti.
Gabriel’in bu işe güleceği gelmişti. Biraz da şaşmış olabilirdi. Kızın şapkasını kulübesinin duvarına asarak gene kuzularının yanına gitti. Bir saat geçti. Kız, eyere yan oturmuş, önünde bir yulaf çuvalıyla geri döndü. Ahıra yaklaşınca elinde süt kovası taşıyan bir oğlan çocuğu onu karşılayarak kısrağın dizginlerini tuttu. Kız hayvanın sırtından aşağı kaydı. Çocuk atı alıp götürdü; kovayı kıza bıraktı.
Çok geçmeden ahırın içinde yumuşak şıpırtıları gürültülü şarıltılar izlemeye başladı: Birinin süt sağmakta olduğunu belirten sesler. Gabriel rüzgârın uçurduğu şapkayı eline alarak kızın dönüşte geçeceği yolun kıyısında bekledi.
Kız, bir elinde tuttuğu kova dizlerine vura vura geldi. Sol eli denge sağlamak amacıyla yana doğru açılmıştı. Kolun çıplak kalan yeri Gabriel’in, “Keşke bu iş yazın olsaydı; kollarının bütünü çıplak olurdu,” diye düşünmesine yetti. Kızın üzerinden, yürüyüşünden neşe taşıyordu şimdi. Bu haliyle kız, istenebilecek bir varlık olduğunun hiç su götürmediğini belirtir gibiydi. Bu çapkınca varsayım, seyredeni sinirlendirmiyordu, çünkü insan bu varsayımın oldukça yerinde olduğunu seziyordu. Üstün bir zekânın ses tonundaki olağanüstü vurgu gibi, orta düzeydeki bir değeri gülünç düşürebilecek olan bir davranış, üzerinde tartışılmayacak kadar kesin olan bir üstünlüğü yalnızca güçlendirmeye yarıyordu.
Çiftçi, onun güzelliğiyle ilgili belirsiz düşlerini şimdi kızın sunduğu portreye göre ayarlamak durumunda kaldı. Bu ayarlama bir düş kırıklığı değil, yalnızca bir görüş değişimiydi. Düşüncesinin seçtiği başlangıç noktası kızın boyu oldu. Kız uzun boylu görünüyordu. Ne var ki kova küçük, çit de alçaktı. Kısacası, onu bunlarla kıyaslayınca düşülebilecek yanılgı payı çıkarılırsa kızın boyu, kadınların ideal saydığı ölçüden yüksek olmasa gerekti. Yüzünün önemli olan her çizgisi düzgün ve keskindi. İngiltere’yi, kadın güzelliğine meraklı gözlerle dolaşanlar belki farkına varmışlardır: İngiliz kadınlarında klasik ölçülü bir yüzle klasik ölçülü bir bedenin bir arada bulunduğu pek azdır. Yaradanın özene bezene yarattığı yüz çizgileri, çoğunlukla yapının geri kalan kısmına göre pek iri kaçar. Ya da ölçüleri birbirini tutan, servi boylu, güzel bir gövde, bir de bakarsınız, rastgele bir araya getirilmiş yüz çizgileriyle son bulur. Bir köylü kızını su perisi yerine koymaksızın şunu söyleyelim ki, bu kez kusur bulma isteği kendi kendini yersiz bularak safdışı bıraktı ve kızın ölçülerine bir beğeni bilinciyle, uzun uzun baktı. Kızın belden yukarısının dış çizgilerine bakılırsa, boynu ve omuzları çok güzel olmalıydı. Ne var ki, küçüklük çağından beridir, bunları hiç kimse görmemişti. Ona açık bir elbise giydirseler, koşar bir çalının ardına saklanırdı.
1 comment