Bu eserde Aşk Tanrısı, şairi Criseyde’nin ihanetini yazarak kadınları aşağılamakla suçlar ve bu sefer de aşk uğruna ölen ünlü kadınların şehadetlerini anlatan bir şiir yazmasını ister. Fakat hikâyeler arasında bağlantı yoktur.
Bir de, bir dizi hikâyenin bir grubun değişik üyeleri tarafından eğlence amacıyla sunulduğu anlatımlar vardır. Ovidius’un Boccaccio ve Chaucer’a ilham vermiş olması muhtemel eseri Metamorphoses (Değişimler) bu türe girer. Bu kitapta Kral Milas’ın festivale gitmektense evde oturup yün eğirmeyi ve bu arada hikâyeler anışmayı seçen üç kızı bu davranışlarıyla şarap ve bağ tanrısı Bacus’u kızdırırlar. Kızgın tanrı da bu kızları yarasalara dönüştürür. Hikâyeler arasında Canterbury Hikâyeleri’nde olduğu gibi bazı tartışmalar yer alır. Boccaccio’nun da Ovidius’tan etkilenmiş olabileceğini belirttik, çünkü o da Ameto, Filocolo ve Decameron adlı eserlerinde benzer çerçeveleme yöntemine başvurur. Ameto’da Venüs festivalinde karşılaşan yedi peri birbirlerine yaşadıkları aşk maceralarını anlatırlar. Filocolo’da yine eğlenmek üzere toplanan bir grup gencin anlattıkları aşk hikâyeleri vardır. Aynı şekilde Decameron veba salgınından kaçıp bir sığınakta toplanan on kişinin anlattığı yüz hikâyeden oluşur. Bu hikâyelerle Canterbury Hikâyeleri’nin şu yönlerden ortak olduğu gözlenir: Hepsi bir grubun üyeleri tarafından ard arda anlatılırlar, aralarında anlatıma ya da karşılıklı konuşmalara dayalı bağlantılar vardır, grup üyeleri özel birtakım dış sebeplerle bir araya gelmişlerdir ve içlerinden birisi anlatıcılara başkanlık eder. Bir diğer benzerlik ise Boccaccio’nun da Chaucer gibi hikâyeleri anlatıcıların ağzından çıktığı şekilde anlatacağını, okuyucunun dilediği hikâyeleri okumakta serbest olduğunu ve hikâyelerinin tamamının eğlence amaçlı olduğunu, bu yüzden fazla ciddiye alınmamasını belirtmesidir.
Giovanni Sercambi’nin Novelle adlı eseri Decameron’un bir taklididir, fakat Canterbury Hikâyeleri’ne daha yakındır. Çünkü bu eserde de değişik meslek ve sınıflardan kalabalık bir grup vebadan kaçma amacıyla toplanır. Yine içlerinden birisi başkan olur ve yaya olarak gidilecek yol boyunca şarkılar söyleyip hikâyeler anlatmayı önerir. Ama bu kitaptaki çerçeve hikâye son derece sıkıcı günlük olaylardan meydana gelir ve ne Chaucer’ın karakter portrelerine ne de onun mizah anlayışına yaklaşan olaylar veya sözlere rastlanır. Zaten Chaucer’ın bu eserle tanışmış ve ondan etkilenmiş olması pek uzak bir ihtimal olarak değerlendirilmektedir. Ne de olsa Chaucer 1385-86 yıllarında bir süre hac merkezi olan Canterbury yolu üzerindeki Kent’te yaşamış, orada pek çok hacı adayının hikâyeler anışarak ilerleyişine tanık olmuştur. Bu nedenle hikâyelerini hac yolculuğu çerçevesi içine oturtma düşüncesi için herhangi bir kimseden esinlenmeye ihtiyacı yoktur.
Erken dönemlerde hac yolculuğu ciddi ve zahmetli bir işti ve zaman zaman oldukça tehlikeliydi. Haçlı seferlerinin de esasen bir hac yolculuğu olduğunu düşünmek konunun ciddiyeti hakkında bir fikir verebilir. Fakat Canterbury Hikâyeleri’nden yüz yıl kadar önce hac yolculukları yerine getirilmesi zorunlu bir görev olmaktan çıkmış, zevk için yapılan yolculuklara dönüşmüştür. Coulton kaynakçada belirtilen kitabında tek bir ilahi bile söylemeden, “Rabbin Duası”nı bile ağızlara almadan, arkalarında köpekleriyle, gayda çalarak, gülüşe çağrışa hacca giden kafilelerden şikâyet eden alıntılar yapıyor. (s. 121) Chaucer da Canterbury Hikâyeleri’ni böyle bir hac yolculuğu çerçevesinde planlamıştır. Böylelikle toplumun en yüksek ve en alt sınıfları dışında (birinciler böyle bir yolculuğa tenezzül etmezlerdi, ikinciler ise gerekli paraya sahip değildiler) toplumun hemen hemen bütün sınıflarından, değişik yapı ve kültürde insanı bir araya toplama imkânı bulmuştur. Kitabın başında yer alan “Genel Giriş” bölümü bu yüzden toplumsal belge niteliğinde bir insanlık komedyasıdır. Hacı adaylarının sayısı toplam otuz birdir. Onlara sonradan bir kilise meclisi azası ve onun yardımcısı katılır, fakat Aza biraz sonra gruptan ayrılmak zorunda kalır. Hancı’nın hikâye yarışmasında hakem olduğu düşünülürse, kararlaştırıldığı üzere Canterbury’e giderken ve dönüş sırasında herkes ikişer hikâye anlatırsa hikâye sayısı toplam 120 olmalıdır. Fakat Chaucer’ın son şeklini veremeden öldüğü bu kitapta toplam 24 hikâye yer alır. Bunlardan Aşçı’nın ve Silahtar’ın hikâyeleri ile Chaucer’ın anlattığı Sör Topaz’ın hikâyesi yarımdır.
1 comment