Bir şey rica ettiğinde ona hayır demek mümkün olmazdı, teşekkür ederken de adeta coşardı. Öğretmenlerden biri sert olmaya, ciddi davranmaya çalıştığında, ağzı korkudan büzülür ve kaskatı olmuş şekilde, dimdik dururdu; anlaşılan çocukluğundan beri çevresinde hep iyilik olmuştu. Kızlardan biri ona nezaketsiz davrandığında, kızmak şöyle dursun daha çok korkardı; saf bir biçimde iyiliğe odaklanmış olan doğası, kötülükten ve fesattan anlamaz, liderlik üstlenmek gibi bir şeyi aklına bile getirmezdi. Zaten kendine saklamaktan çok başkalarına vermekten keyif alırdı, örneğin o küçük hünerlerinden biriyle bone ya da başka ıvır zıvır şeyler yaptığında; maman ya da başka eli açık akrabalarından biri, örneğin Theodor Amcası şekerlemeler ya da başka hediyeler getirdiğinde, bir kızdan diğerine koşar, onları dağıtır ve konuşmasında hep bir neşe hissedilirdi. Onun varlığıyla tüm bina aydınlanır, eski, gri, sıvalı duvarların rengi bir ton açılırdı.
Clarissa başlarda Marion'dan uzak durmuştu, fakat sadece onu uzaktan daha ilgili, daha dikkatli izleyebilmek için. Bilinçli olarak bunu kendisine itiraf etmese de, yaşıtı olan bir kızdaki bu özelliğin sırrını çözmeye, bu dışadönüklüğün nedenini öğrenmeye çalışıyordu. Gizlice nasıl yürüdüğünü, çok kolay ve sıkılmadan arkadaşının koluna girdiğini, ziyaret gününde henüz tanıştığı bir yabancıyla rahatlıkla başladığı sohbeti gözlemliyor ve bu doğallığını neredeyse bir suçlu edasıyla kendi sıkılganlığıyla karşılaştırıyordu. Marion geldiğinden beri bu sıkılganlığını gerçekten hissetmeye başlamıştı; en içten olduğu zaman bile içten görünmesi mümkün değildi; bu durumda Marion'dan bir şeyler kapmaya, öğrenmeye çalışması gerekiyordu, birisinin sahnede gördüğü bir dansın adımlarını gizlice odasında denemesi ya da bir aktrisin gülüşünü aynada taklit etmeye çalışması gibi. Marion genel bir ilgi uyandırırken, Clarissa fark edilmiyordu ve –dürüstçe kendisine itiraf ettiği gibi– haklı olarak, çünkü en içten hisler karşısındakine anlatılmadıktan sonra ne değer taşır ki; Marion herkese sevgiyle yaklaşırken, Clarissa'ya herkes saygı gösteriyor ve mesafeli davranıyordu. Clarissa, Marion'un en sıradan tanıdığına yaptığı gibi, bir kerecik olsun babasına böyle karşı konulmaz bir içtenlikle yaklaşabilmenin hayalini kuruyordu. İkisinin birbirine yakınlaşmasını sağlayan ise daha çok bir tesadüftü. Kızların çoğu yaz tatilinde ailelerinin yanına giderken Clarissa her yıl okulda kalırdı, çünkü babası büyük manevralara katılırdı, aynı şekilde Marion da okulda kalmak zorundaydı, çünkü maman Gastein'da özel bir tedavi görecekti. Clarissa'ya, ciddiyeti ve güvenilir tavırları nedeniyle yetişkin muamelesi yapan başrahibe, derslerde oldukça geri kalmış olan Marion'a derslerin olmadığı bu günlerde arkadaşça destekte bulunmasını ve ona bildiklerini öğretmesini istemişti. Clarissa bunu severek kabul etmiş, Marion da coşkulu doğası gereği buna çok sevinmişti; ister istemez bu sıkça bir araya gelmeler bir arkadaşlığın filizlenmesine neden olmuştu. İçedönük doğaların gizli bir gücü vardır, onlar dışadönük insanlarda kısa süreliğine de olsa ciddiyeti açığa çıkartmayı ve ağırbaşlılıklarıyla onların temeline inmeyi bilirler ve Clarissa kısa bir süre sonra Marion'un kendisine diğerlerine olduğundan çok daha farklı yaklaştığını hissetti. Sokulgan sevimliliğinin gizlediği gibi, hiç de sorunsuz ve tasasız olmadığını, hatta bu bitmek tükenmek bilmeyen bir istekle etrafında somut bir sıcaklık ve içtenlik hissetme eğiliminin altında, konuşup gevezelik ederek, saklamaya çalıştığı bir yalnızlığı, yalnız bırakılma korkusu ve huzursuzluğu olduğunu anladı. Sanki tren durduğunda uyanıyor ve o zaman kimse kalmadığında, ne kadar yalnız olduğunu anlıyordu. Kendini sevdirme arzusunun, yabancılarda sevgi aramanın altında bu korku yatıyordu. Diğer kızların imrenerek düşlediği gibi ne otelden otele seyahat etmeler öyle güzeldi –akşamları anne ve babası kumarhaneye ya da tiyatroya gittiklerinde yatağa gönderilir ve yabancı odalarda yalnız başına ağlardı– ne de hediyelerinde bonkör olan maman'ın sevgisi güvenilirdi. Bolivya'da olan babasından hiç mektup gelmemesi de onu üzüyordu. "Maman hep onun çok meşgul olduğunu söyleyerek beni avutuyor, ama hiç olmazsa bir mektup yazabilir, hem ayrıca..." Her seferinde olduğu gibi birdenbire cümlenin burasında, şikâyet etmeye başladığında Clarissa'nın karşısında dimdik duruyordu durmasına, ama Clarissa Marion'un bir sırrının olduğunu hissediyordu ve bir akşam, gelmesi beklenen annesinin ziyareti yine ertelenince o sır ortaya çıktı. "Maman'ın sorununun ne olduğunu bilmiyorum" diye itiraf etti, sıkıca arkadaşına sarılarak. Clarissa Marion'un konuşurken şiddetle sarsıldığını hissedebiliyordu. "Ama kimse uzun süreliğine benimle iyi arkadaş kalmaz. Benimle ilgili bir şey olmalı bu. Herkes beni önce sever, şımartır ve sonra birdenbire buz gibi soğur ve uzaklaşır. Belki bunu maman'dan almışımdır. Onun etrafında da hep birileri olur, ama asla aynı kişiler değil. Fakat ben buna katlanamıyorum. Ah, çok kötü bir şey bu, bu soğuma, bu yabancılaşma, insan kendini itilmiş, dışlanmış hissediyor; dünyada bundan daha kötü bir şey olamaz; buna katlanamıyorum, katlanamıyorum.
1 comment