Bağışla beni kardeşim.
Birlik olduğumuz anlaşılmasın diye
Kılıcımı çekip seninle dövüşür görünmeliyim.
Hadi şimdi savun kendini![95]
Teslim ol! Babamın önüne çık. Hey, ışık getirin[96]
Kaç kardeşim. – Meşale getirin meşale!
Talihin açık olsun, hadi!
(Edgar çıkar.)
Şimdi bir de kendimi yaralar kanımı akıtırsam
Çetin bir dövüşten çıktığımı sanırlar.
(Kolunu yaralar.)
Sarhoş delikanlılar
Gösteriş olsun diye bunun beterini yapıyorlar.–[97]
Baba, baba! Tutun şunu! Yardıma gelen yok mu!
(Gloucester, meşale tutan hizmetliler ile girer.)
GLOUCESTER
N'oluyor Edmund? O alçak nerede?
EDMUND
Az önce efendim, şurada yalın kılıç karanlıkta duruyordu,
Birtakım büyülü sözler mırıldanıyordu,
Aya yalvarıp ona yardım etsin diye
Büyüleriyle onu uygun kılmaya çalışıyordu.
GLOUCESTER
Şimdi nerede?
EDMUND
Bakın efendim, yaralandım.
GLOUCESTER
Sana o alçak nerede diyorum.
EDMUND
Şu yana kaçtı efendim. Baktı ki aklımı çelemiyor–
GLOUCESTER
Çabuk peşinden gidin!
(Bazı hizmetliler çıkar.)
Aklını neye çelemiyor?
EDMUND
Siz lordumuzu öldürmeye efendim,
Tanrılar yaman öç alır baba katillerinden,
Bütün yıldırımlarını üstüne yağdırırlar dedim,
Bir evladın sayısız sağlam bağlarla
Bağlı olduğunu söyledim, babasına.
Kısacası efendimiz, bu doğadışı niyetlerine karşı
Nasıl nefretle karşı durduğumu anlayınca,
Beni öldürmek için birden yalın kılıç üstüme saldırdı,
Gafil avlanıp kendimi savunmaya vakit bulamadan
Beni kolumdan yaraladı,
Ama haklı oluşumdan yüreklenip hız alarak
Kendimi savunmak için bütün gücümle silahıma el atınca,
Belki de bağırmalarımdan paniğe kapılıp birden kaçtı.
GLOUCESTER
İstediği kadar kaçsın.
Yakalanamaz diye bir sorun yoktur bu ülke içinde
olduğu sürece,
Yakalanınca da işi bitiktir. Cornwall Dükü, soylu efendim,
En büyük koruyucum, velinimetim
Buraya geliyor bu gece.
Onun izni ve yetkisiyle ilan edeceğim herkese:
O alçak caniyi bulup darağacına[98] getiren minnetimizi
kazanacaktır,
Saklayan çıkarsa ölüm cezasına çarptırılacaktır.
EDMUND
Onu niyetinden caydırmayı denedim,
Ama kararlı olduğunu anlayınca
"Seni ele veririm," diye öfkeyle[99] tehdit ettim.
Ne dese beğenirsiniz: "Seni meteliksiz piç, seni!
Karşına ben çıktığımda,
Saygınlığının, erdemlerinin, değerlerinin
Söylediklerinin herkesi inandırmaya yeteceğini mi
sanıyorsun?
Hayır. Her şeyi inkâr ederim
(Hatta kendi el yazımı göstersen bile)
Her şeyi senin kurduğun düzenlere,
Senin hile ve oyunlarına yüklerim,
Ölümümle sağlayacağın çıkarların
Doğal olarak seni bu yola ittiğini düşünmemeleri için
Herkesi serseme çevirmen gerekir."
GLOUCESTER
Kurnaz, soğukkanlı melun!
Demek mektubunu inkâr edermiş ha!
Hiç dünyaya gelmeseydi keşke.
(Dışarıdan boru sesi[100] gelir.)
Susun, dükün geldiği bildiriliyor.
Niçin geliyor acaba?
Bütün limanları[101] kapatacağım. O alçak bir yere
kaçamayacak,
Dük hazretleri benden bunu esirgememeli.
Her yana göndereceğim resmini de
Herkes tanısın onu ülkemizde.
Sana gelince, benim sadık ve gerçek[102] evladım,
Bir yolunu bulup seni yasal mirasçım yapacağım.
(Cornwall, Regan ve adamları girerler.)
CORNWALL
Neler oluyor soylu dostum?
Buraya daha demin geldiğim halde,
Çok garip şeyler duydum.
REGAN
Eğer duyduklarımız doğruysa
Yoktur böyle bir suça yetecek ceza.
Nasılsınız kontum?
GLOUCESTER
Ah efendim, şu ihtiyar yüreğim kırıldı, paramparça oldu.
REGAN
Babamın adını koyduğu, onun vaftiz oğlu
Hayatınıza kastetsin ha! Sizin Edgar'ınız hem de,[103]
GLOUCESTER
Ah leydim, utancımdan susmayı tercih ederim.
REGAN
Babamın yanındaki o azgın şövalyelerle düşüp kalkmaz mıydı?
GLOUCESTER
Bilmiyorum leydim. Çok feci, çok feci!
EDMUND
Evet efendim, o güruhun arasındaydı.
REGAN
Öyleyse, kötü niyetler beslemesine hiç şaşmamalı.
Mutlaka onlar kışkırtmışlardır yaşlı babasını öldürmeye:
Malı mülkü ele geçsin de har vurup harman savursun diye
Kardeşimden haber aldım bu gece,
Nasıl kişiler olduğunu bir bir anlatmış:
Uyarısı öyle açtı ki gözlerimi,
Bizde kalmaya gelirlerse evde bulamayacaklar beni.
CORNWALL
İnan Regan, beni de.
Duydum ki Edmund, babanız için
Bir evlada yakışır şekilde hareket etmişsiniz.
EDMUND
Görevimdi efendimiz.
GLOUCESTER
Kurduğu planı ortaya çıkaran oydu,
Onu yakalamaya çalışırken de kolundan vuruldu.
CORNWALL
Peşine adam salındı mı?
GLOUCESTER
Evet efendim.
CORNWALL
Yakalanınca, artık zarar vermeyecek duruma getirin!
Yakalanıp cezalandırılması için de,
Yetkimizi kullanıp istediğiniz şekilde hareket edin!
Size gelince Edmund: Yiğitlik[104] ve bağlılığınız
övgüye değer,
Sizi artık bizden sayıyoruz.
Çok ihtiyacımız olacak sizin gibi güvenilir kimselere,
Önce sizi hizmetimize alıyoruz.
EDMUND
Başka bir meziyetim olmasa da,
Size bağlılıkla hizmet edeceğim efendim.
GLOUCESTER
Onun adına efendim, ben de size teşekkür ederim.
CORNWALL
Sizi niçin ziyaret ettiğimizi herhalde bilmiyorsunuz–
REGAN
Hem de böyle zamansız, karanlık gözlü gecede,
Yollara düşüp bin bir zahmete katlanarak.
Soylu Gloucester, çok önemli bir konu üzerinde
Size danışmak istiyoruz.
Babamızdan ve kardeşimizden birer mektup aldık:
Aralarında baş gösteren anlaşmazlıktan söz ediyorlar.
Evimizden uzak bir yerden yanıtı uygun bulduk,
Her iki yerden haberciler hazır bekliyorlar.
Bizim iyi yürekli, vefalı dostumuz,
Gönlünüzü ferah tutunuz
Ve zaman kaybetmeden halledilmesi gereken bu konu
üzerinde
Değerli düşüncelerinizi bağışlayınız bize.
GLOUCESTER
Emriniz başım üstüne.
Hoş geldiniz derim, her iki efendime.
(Boru sesiyle çıkarlar.)
(Gloucester'ın şatosunun önü.)
(Kent, Kâhya Oswald ayrı yerlerden girerler.)
OSWALD
İyi sabahlar arkadaş! Bu evin adamı mısın?
KENT
Evet.
OSWALD
Atlarımızı nereye çekelim?
KENT
Bataklığa.
OSWALD
Beni seversen söyle.
KENT
Seni sevmiyorum ki.
OSWALD
Umurumdaydı sanki.
KENT
Seni ağıla[106] bir kapatırsam, umurunda mı, değil mi anlarsın.
OSWALD
Niçin bana böyle davranıyorsun. Seni tanımıyorum ki!
KENT
Ama ben seni tanıyorum, kocaoğlan.[107]
OSWALD
Görelim bakalım, beni nereden tanıyormuşsun?
KENT
Sen rezil, edepsizin birisin. Çanak yalayıcının tekisin! Alçak, kof, küstah, adinin adisi, soyluluk taslayan, donsuz, meteliksiz, uşak kılıklı, kaba keçe çoraplı bir şarlatansın. Sıkışınca yasaların ardına sığınan bir ödlek, ayna düşkünü bir orospu çocuğu, her türlü uygunsuz hizmete hazır, yüzü kızarmayan bir sefilsin, tek çıkınlık eşyası olan bir kölesin. Göze gireyim diye pezevenklik edecek tıynettesin. Namussuz, hayasız, düzenbaz bir fırlamasın. Kancık oğlu kancıksın. Bu sıfatlardan bir tekini inkâr edecek olursan seni ayaklarımın altına alır, domuz gibi viyaklata viyaklata döverim.
OSWALD
Ne yontulmamış herifsin sen! Seni tanımayan, senin de tanımadığın birine hangi hakla dil uzatırsın?
KENT
Sen de ne yüzsüz bir uşak parçasısın! Beni tanıdığını nasıl inkâr edersin? Daha iki gün önce seni kralın huzurunda yere serip döven ben değil miydim?
(Kılıcını çeker.)
Kılıcını çek serseri! Henüz alacakaranlık, ama ay ışığı var. Seni kalbura çevireyim de ay ışığı süzülsün o pis gövdenden. Çeksene kılıcını kahpenin dölü, berber düşkünü, çek kılıcını!
OSWALD
Git işine! Seninle alıp veremediğim yok.
KENT
Çek diyorum sana, düzenbaz! Buraya kralın aleyhinde mektuplarla gelirsin ha! Babasının krallığına karşı bir bencillik kuklasının[108] yanını tutarsın ha! Hadi, çek kılıcını, yoksa seni kuşbaşı doğrarım[109] sonra! Hadisene serseri, hadi!
OSWALD
İmdat! İmdat! Adam öldürüyorlar! Yetişin!
KENT
Vursana be, köle! Hadisene serseri! Karşıma çıksana süslü hergele! Vursana!
(Onu döver.)
OSWALD
İmdat! İmdat! Adam öldürüyorlar!
(Kılıcı elinde Edmund, Gloucester, Cornwall,
Regan ve hizmetliler girerler.)
EDMUND
Ne var, n'oluyor? Bu şamata da ne?
(Onları ayırır.)
KENT
Şimdi seninle vuruşmam gerekiyor, delikanlı!
Gel de sana ilk dersini[110] vereyim! Hadi bakalım, acemi silahşor!
GLOUCESTER
Kılıçlar! Silahlar! Neler oluyor burada?
CORNWALL
Durun hayatınızı seviyorsanız! İlk davranan kendini ölmüş bilsin! Nedir bu dövüş?
REGAN
Kız kardeşimizle kralın habercileri bunlar.
CORNWALL
Bu dövüşün sebebi nedir? Anlatın.
OSWALD
Anlatacak soluğum kalmadı efendim.
KENT
Elbette kalmaz, cesaretini öylesine zorladın ki... Korkak köpek, doğa bile seni reddediyor, insan bozuntusu, terzi makasından çıkmış herif!
CORNWALL
Ne garip adamsın sen! Terzi makasından çıkmış ha!
KENT
Evet, terzi makasından çıkmış, çünkü ne bir heykeltıraş, ne bir ressam, sanatlarında iki saatlik bir deneyimleri bile olsaydı, bu kadar kötüsünü yapamazlardı.
CORNWALL
Tekrar soruyorum: Niye dövüştünüz?
OSWALD
Efendim, bu antika zorba, kır sakalının hatırına hayatını bağışladığım bu–
KENT
Vay seni kahpenin dölü, dış kapının mandalı! Seni solda sıfır serseri! Lordum, izin verin de, şu elekten geçmiş hergeleyi harç yapıp kenef duvarlarını sıvayayım. Kır sakalımın hatırı için ha! Seni kuyruk sallayan kuş seni!
CORNWALL
Sus be hınzır herif!
Saygı nedir bilmez misin sen?
KENT
Bilirim efendim, ama bazı ayrıcalıkları vardır öfkenin de.
CORNWALL
Öfkenin sebebi ne?
KENT
Böyle şeref ve namus yoksunu bir kölenin kılıç taşıması.
Bunun gibi sırıtkan alçaklar,
Çözülemeyecek kadar kutsal aile bağlarını
Fareler gibi kemirip koparırlar,
Efendilerinin benliklerinde başkaldıran hırslarını
Baş sallayarak körükler, ateşe yağ, soğuğa buz katarlar.
Duruma göre "hayır" derler, "evet" derler,
Efendilerinin değişken esintilerine göre,
Rüzgârhorozu gibi fırıl fırıl dönerler.
Doğru olup olmadığını düşünmeden,
Köpekler gibi efendilerinin peşi sıra giderler.–
Şeytan çarpsın o saralı suratını!
Ne sırıtıp duruyorsun? Maymun mu oynuyor suratımda?
Kaz herif, elime geçseydin Salisbury otlağında,[111]
Camelot'a[112] sürerdim seni tıslata fıslata.
CORNWALL
Çıldırdın mı sen ihtiyar?
GLOUCESTER
Neden kavga ettiniz sen onu söyle!
KENT
Zıtlar birbirini nasıl iterse,
Ben de öyle nefret ediyorum bu alçaktan.
CORNWALL
Niçin alçak diyorsun ona, ne yaptı sana?
KENT
Suratını beğenmiyorum.
CORNWALL
Belki benimkinden de hoşlanmıyorsun, bununkinden de, onunkinden de.
KENT
Efendim, açıksözlülük benim sanatımdır.
Ben, zamanında, şu karşımda omuzlar üzerinde duran
yüzlerden
Çok daha iyilerini görmüşümdür.
CORNWALL
Bu adam, açıksözlülüğü övülünce
Gerçek karakterini zorlayıp küstahça kabalaşan
herifin teki!
Tavrına bakılırsa, kimsenin de sırtını kaşımıyor,
Namuslu, toksözlü, mutlaka söylemeli doğru bildiğini.
Sorun kalmaz kabul ederseniz söylediklerini,
Ama yok, hoşunuza gitmezse, n'apalım, o görevini yapıyor
Ben iyi bilirim bu tip serserileri.
Bunlar açıksözlü geçinirler,
Ama yerlere kadar eğilip
Nezaket görevlerini büyük bir titizlikle yapan asalaklardan
Daha düzenbaz, çok daha tehlikelidirler.
KENT
Efendim, içten duygular, en iyi niyetlerle
Ve yüce varlığınızın izniyle
O varlık ki, etkisi
Güneşin parlak, ateşli alnını çevreleyen görkemli
bir hale gibi–[113]
CORNWALL
Neler diyorsun sen?
KENT
Hoşlanmadığınız için ağız değiştiriyorum.
Dalkavuk olmadığımı biliyorum, efendim.
Sizi de açıksözlülüğü ile aldatmış olan kimse,
Açıktan açığa bir düzenbazdı, herhalde.
Hoşnutsuzluğunu gidermek umudu bile,
Beni bu yola çeviremez efendim.
CORNWALL
(Oswald'a.)
Ne yaptın ona?
OSWALD
Hiçbir şey yapmadım. Sırf beni yanlış anladığı için,
Efendisi kralın, beni tokatlayacağı tuttu geçen gün.
Bu adam, efendisinin öfkesine yaranayım diye
Onunla birlik olup beni arkamdan tekmeledi,
yere yuvarladı.
Ben yere düşünce sövdü saydı,
Ve bu yüzden kahraman kesiliverdi birden
Saldırdığı için karşı koymayan birine.
Yararlık göstermiş oldu, kralın takdirini kazandı.
Demin de bu büyük kahramanlığının verdiği hızla
Kılıcını çekip dikildi karşıma.
KENT
Böylesine alçaklar, böylesine korkaklar,
Yiğit Ajax'ı[114] bile budala sanırlar.
CORNWALL
Tomruğu[115] getirin! Seni inatçı, ihtiyar keçi!
Kendini beğenmiş palavracı! Sana bir ders verelim de–
KENT
Ders alacak yaşı çoktan geçtim efendim.
Tomruğu getirmesinler benim için.
Krala hizmet ediyorum ben, o sıfatla karşınızdayım.
Habercisini tomruğa bağlamakla soylu efendimin,
Hem kişiliğine, hem de yüce mevkiine
Saygısızlık ve hakaret etmiş olursunuz.
CORNWALL
Tomruğu getirin! Hayatım ve şerefim hakkı için
Bağlı kalacak öğleye kadar.
REGAN
Öğleye kadar mı? Akşama kadar...
Yok yok, bütün gece boyunca...
KENT
Babanızın köpeği bile olsaydım
Böyle davranmamalısınız bana.
REGAN
Efendi, onun edepsiz uşağı olduğun için
Böyle davranıyorum.
CORNWALL
Bu herif, mutlaka baldızımızın sözünü ettiği güruhtan
biridir.
Hadi çabuk, tomruğu getirin!
GLOUCESTER
Efendim, yalvarırım, yapmayın bunu.
Muhakkak ki büyük kabahati,
Ama elbette efendim kral cezasını verecektir.
Sizin buyurduğunuz ceza ise çok alçaltıcı,
Hırsızlara, adi suçlulara,
En aşağılık kimselere verilen bir ceza.[116]
İnanın, kral, elçisinin tomruğa vurulmasını
Kendisine hakaret sayacaktır
Ve hiç de hoş karşılamayacaktır.
CORNWALL
Sorumluluk benim.
REGAN
Ya kardeşim? Hizmetinde bulunan bir beyzadenin
Saldırıya, hakarete uğramasını daha kötü karşılamaz mı?
Hadi, bacaklarını geçirin![117]
(Kent tomruğa bağlanır.)
Hadi lordum gidelim buradan.
(Gloucester ve Kent dışında herkes çıkar.)
GLOUCESTER
Senin adına üzgünüm dostum,
Bu dükün keyfi, huyunu herkes bilir.
Kimse karışamaz ona.
Ama ben yine de senin için ricada bulunurum.
KENT
Rica ederim bir şey söylemeyin.
Zaten uyumadım bütün gece,
Yol da uzundu, epey yordu.
Şimdi bir süre uyurum.
Islık çalarım zamanın geri kalanında.
Bazen böyle kazaya uğrayabilir
İyi kişinin talihi de. İyi sabahlar size!
GLOUCESTER
Dük hiç de iyi etmedi, kral hazmedemez bunu.
(Çıkar.)
KENT
İyi yürekli kralım: Yağmurdan kaçarken doluya tutuldun!
Atasözünü kanıtlamak, demek senin nasibinmiş.
Ey ay, dünyanın feneri,
Yaklaş da şu mektubu okuyayım ışığının yardımıyla,
En küçük ferahlık mucize gibi gelir çaresiz olanlara.
Tanıdım, Cordelia'nın yazısı bu.
İyi ki öğrenmiş kılık değiştirerek tuttuğum yolu–
(Okur.)
"Sürüp giden kanunsuzluklardan ve düzensizliklerden
Krallığı kurtarmanın ve zararları karşılamanın
Bir yolunu bulacağım" – çok uykusuzum,
Açamıyorum gözlerimi,
Fırsat bu fırsattır ağırlaşan gözlerim:
Bu utanç verici durumu görmeyin.
İyi geceler, ey kader! Bir kez daha gülümse,
Talih, döndür tekerleğini!
(Uyur.)
(Kent dışında ağaçlıklı bir yer.)
(Edgar girer.)
EDGAR
Hakkımda ilan edilen kararı duydum,
Ancak talihin önüme çıkardığı bir ağaç kovuğu sayesinde
Avlanmaktan kurtuldum.
Bütün limanlar kapatıldı, gidecek yer kalmadı,
Gördükleri anda yakama yapışacak acar,
uyanık nöbetçiler var.
Kaçabildiğim sürece kurtarabilirim canımı.
Düşünüyorum da, zillet, insanın en aşağılık bir yaratık
olduğunu
Yüzüne çarpmak ister gibi,
Onu hayvana yaklaştıran, yoksul, sefil bir kılığa sokar,
Ben de yüzümü çamura bularım,
Belden aşağısını bir bezle kapatırım,
Düğüm düğüm, karmakarışık yaparım saçlarımı,
Ve rüzgârlara, göklerin bütün afetlerine
Uluorta çıplaklığımla karşı koymaya çalışırım.
Ülkede tımarhane kaçkını dilenciler önce de vardı,
şimdi de var,
Bunlar acı acı bağırırlar,
Uyuşuk, kurumuş, çıplak kollarına
İğneler, kıymıklar, çiviler, dikenler saplarlar,
Ve korkunç görünüşleriyle
Yoksul çiftlikleri, sefil köyleri, ağılları, değirmenleri
dolaşırlar.
Bazen delice lanetlerle, bazen dualarla merhameti
zorlarlar.
"Tanrının yoksul kuluna bir sadaka, zavallı Tom'a
bir sadaka."[119]
Ancak bu yolda kurtulma umudum var,
Edgar olarak kalmak yok olmaktır.
(Çıkar.)
4. Sahne
(Gloucester'ın şatosunun önü, Kent tomruktadır.)
(Lear, Soytarı ve şövalyeler girerler.)
LEAR
Evlerinden böyle ayrılmaları,
Habercimi de geri göndermeyişleri çok garip.
ŞÖVALYE
Duyduğuma göre, bir akşam önce
Böyle bir yolculuğu akıllarından bile geçirmiyorlarmış.
KENT
Selam sana soylu efendim!
LEAR
O da nesi! Vakit geçirmek için
Bu utanç verici şeyi mi buldun?
KENT
Hayır, lordum.
SOYTARI
Ha! Ha! Bakın! Ne de zarif paçabağları takmış!
Atları başlarından bağlarlar,
Köpekleri, ayıları boyunlarından,
Maymunları da apış arasından,
Demek insanları da ayaklarından bağlıyorlarmış!
Bir insan bacaklarını bu kadar çok kullanırsa,
Elbette tahta çorap giydirirler ona.
LEAR
Herhalde, bilmiyorlardı kim olduğunu!
Seni oraya kim soktu?
KENT
İkisi de efendim, damadınızla kızınız.
LEAR
Olamaz.
KENT
Oldu.
LEAR
Olamaz diyorum.
KENT
Ben de oldu diyorum.
LEAR
Hayır, hayır, bunu yapamazlar.
KENT
Ama yaptılar bile.[120]
LEAR
Yemin ederim, yapamazlar.
KENT
Yemin ederim, yaptılar.
LEAR
Buna cesaret edemezler, yapmazlar, yapamazlar.
Bile bile böyle ağır bir hakarette bulunamazlar,
Bu, adam öldürmekten de beter.
Her şeyi çabuk, ama sükûnetle anlat bana,
Sen ne yaptın da böyle bir şeyi hak ettin?
Seni biz gönderdiğimiz halde, bunu nasıl yaptılar sana?
KENT
Lordum, evlerine varınca mektubunuzu teslim ettim,
Saygı görevimi yapmak üzere dize geldiğim yerden
kalkmak üzereyken
Soluk soluğa kalmış, buram buram ter kokan,
Dörtnala geldiği anlaşılan bir haberci beliriverdi.
Goneril'den selam getirdiğini söyledikten sonra,
Benim beklememe aldırmadan onlara bir mektup verdi.
Onlar da mektubu hemen okudular,
Mektup bittiğinde derhal adamlarını toplayıp
atlarına atladılar.
Bana da soğuk soğuk bakıp arkalarından gelmemi,
Yanıtı, zamanı gelince vereceklerini söylediler.
Gelişinin benim görevime engel olduğunu hissettiğim
haberciyi
Daha sonra burada görünce ve hele onun geçenlerde
Efendime karşı edepsizce davranan küstahın
Ta kendisi olduğunu anlayınca
Atılganlığım sağduyumu alt etti, çekiverdim kılıcımı.
Ödlek herif korkusundan cıyak cıyak bağırınca
Bütün şatoyu ayağa kaldırdı.
Damadınızla kızınız da
Böyle utanç verici bir şeyle cezalandırdılar kabahatimi.
SOYTARI
Yaban kazları bu yana uçuyorlarsa eğer,
Kış henüz geçmemiştir.[121]
Çullar giyen babaya
Evladı kör kör bakar,
Parası bol olana
Evladı sevgiyle akar.
Talih,[122] o usta orospu
Almaz yatağına yoksulu.
Ama ne de olsa, o kadar hayrını[123] göreceksin ki kızlarının
Tam bir yıl, saya saya[124] bitiremeyeceksin.[125]
LEAR
Yüreğime yayılıyor aşırı bir acı![126]
Hysterica passio! Yüreğime tırmanan keder kal aşağıda!
Senin yerin orası! Bu kız da nerede kaldı?
KENT
İçeride efendim, kontla birlikte.
LEAR
Siz gelmeyin, kalın burada.
(Çıkar.)
ŞÖVALYE
Bu anlattıklarınız dışında, bir şey yapmadınız mı?
KENT
Yapmadım. Nasıl oluyor da kral böyle küçük maiyetle geliyor?
SOYTARI
Sadece bu soru için seni tomruğa vursalardı,
Hak ettin derdim.
KENT
Neden kaçık?
SOYTARI
Anlaşılan, kışın iş olmadığını öğrenmen için seni karıncaların gittiği okula göndermemiz gerekiyor. Burunlarının doğrultusunda gidenlere,[127] kör değillerse gözleri yol gösterir, yirmi burnu yan yana diz, kokmaya başlayan kişinin kokusunu duymayan bir tek burun yoktur. Elindeki koca tekerlek yokuş aşağı yuvarlanmaya başladı mı, koyver gitsin, yoksa boynunu kırarsın, ama yokuşu çıkıyorsa tekerleğin, bırak seni de götürsün. Akıllı bir adam sana daha iyi bir öğüt verirse, benimkini geri verirsin. Bu sözler bir kaçığın olduğuna göre, bırak deliler dinlesin.
Görünüşte arkandan gelen,
Çıkan için hizmet eden
Toz olur gökyüzü kararınca
Seni bırakır ayazda.
Ama bak ben buradayım: Kalır kaçıklar,
Bırak tüyüp gitsin akıllılar.
Kirişi kıran alçağa kaçık denilebilir,
Ama benim gibi kaçıklar asla alçak değildir.
KENT
Bunları nereden öğrendin kaçık?
SOYTARI
Herhalde tomrukta değil, kaçığımtrak!
(Lear ile Gloucester girerler.)
LEAR
Benimle görüşmeyi reddediyorlar ha! Hastaymışlar,
yorgunmuşlar!
Bütün gece at sırtındaymışlar!
Hepsi bahane – Bir isyanın, kaçamağın belirtileri.
Git, bana doğru dürüst bir yanıt getir.
GLOUCESTER
Saygıdeğer efendim. Dükün ne kadar ateşli bir karakteri
olduğunu,
Kararından kesinlikle dönmeyeceğini siz de bilirsiniz.
LEAR
İntikam! Ölüm! Lanet olsun! Kahrolsun![128]
Ateşliymiş! Ne ilgisi var bu durumun onun karakteriyle?
Gloucester, Gloucester, ben sadece
Cornwall Dükü ve karısıyla görüşmek istiyorum.
GLOUCESTER
Evet efendim, bunu bildirdim ben de kendilerine.
LEAR
Bildirmek mi![129] Be adam, sen anlıyor musun ne dediğimi?[130]
GLOUCESTER
Anlıyorum efendim.
LEAR
Kral, Cornwall Dükü'yle görüşmeyi emrediyor,
Sevgili babası, kızıyla görüşmek, onun itaat etmesini istiyor
Bunu bildirdin mi onlara? Hayatım hakkı için![131]
Ateşliymiş! Ateşli dük! Git o fokurdayan düke de ki–
Yahut dur, daha bir şey deme!
Gerçekten rahatsızdır belki de.
Hastalık hep ihmale uğratır sağlığın borçlu olduğu
görevleri.
Baskı altında kalan benliğimiz,
Bedenimizle birlikte sarsınca ruhumuzu
Gerçek kimliğimizi yitiririz.
Kendimi tutmalıyım.
1 comment