Aklı başına gelir gelmez yatakta yarı doğruldu; ilk sözü Kohlhaas’ın nerede bulunduğunu sormak oldu. Sorusunu yanlış anlayan vekilharç, elini tutarken bu korkunç adam yüzünden hiç meraklanmamasını, Dahme’deki çiftlikte geçen o garip ve anlaşılmaz olaydan sonra verdiği buyruk gereği onun Brandenburglu korumanlarıyla birlikte orada kaldığını söyledi. Onu bu adamın yanına götürdüğünden dolayı karısını fazlasıyla azarladığını ve bu iş yüzünden çok üzülmüş olduğunu söyledikten sonra, Kohlhaas ile konuştuğu sırada kendisine böyle garip ve korkunç bir biçimde dokunan şeyin ne olduğunu sordu. Elektör Prens başına gelen bu kötü olaya, bu adamın boynunda asılı duran kurşun kap içindeki bir tezkereyi görmesinin neden olduğunu söyledi. Bu durumu açıklamak için vekilharcın anlamadığı bazı şeyleri de sözlerine ekledi. Birdenbire elini elleri arasında sıkarak bu tezkereye sahip olmanın kendisi için son derece önemli olduğunu söyledi ve vakit geçirmeden ata binip Dahme’ye gitmesini, her ne pahasına olursa olsun Kohlhaas’tan tezkereyi satın almasını rica etti. Şaşkınlığını saklamakta çok güçlük çeken vekilharç, eğer bu tezkerenin kendisi için bir değeri varsa bunu Kohlhaas’a açmamanın çok yerinde bir davranış olacağını söyledi; “çünkü o, dikkatsizce söylenen birkaç sözle bundan haberdar olursa, azgın ve kana susamış heriften tezkereyi almak için bütün servetiniz yetmez” dedi. Elektör Prensi yatıştırmak amacıyla bir çare düşünülmesi gerektiğini, bu işle ilgisi olmayan üçüncü bir kişi aracılığıyla kendisi için o kadar değerli olan bu tezkereyi ele geçirmenin belki de mümkün olacağını, çünkü bu uğursuzun aslında tezkereye pek de bağlı bulunmadığını sözlerine ekledi. Elektör Prens terini silerken, bu amaçla birini hemen Dahme’ye gönderip her ne biçimde olursa olsun tezkereyi ele geçirinceye kadar at tüccarının gönderilmesini şimdilik geri bırakmanın mümkün olup olmayacağını sordu. Duyduklarına inanamayan vekilharç, akla gelecek her türlü olasılık hesaba katılsa bile, at tüccarının o anda Dahme’den hareketle sınırı çoktan geçip Brandenburg arazisinde bulunması gerektiğini söyledi; onun gönderilmesini geciktirmenin ya da göndermekten vazgeçmenin ise çok kötü, hatta belki de çözümü mümkün olmayacak birçok güçlük doğuracağını sözlerine ekledi. Elektör Prens umutsuz bir kimsenin tavrıyla ses çıkarmadan yastığa yaslanınca, tezkerenin ne içerdiğini ve içindekilerin gerçekten kendisiyle ilgili bir şeyi sakladığını nereden, nasıl öğrendiğini sordu. Elektör Prens bu sorunda iyi niyetine güvenemediği vekilharca kuşkulu bir bakış fırlattı ve yanıt vermedi. Kalbi düzensiz çarpıyor, yatağında uzanmış, elinde tuttuğu mendilinin oyalarına kımıltısız ve düşünceli bakışlarla bakıyordu. Birdenbire önceleri kendisine birçok kez gizli işler verdiği genç, güçlü ve becerikli bir kimse olan avcı soylu von Stein’ı, onunla başka bir sorunu konuşacağını söyleyerek odaya çağırmasını rica etti. Elektör Prens genç soyluya sorunla ilgili bilgi verdikten ve Kohlhaas’ın elinde bulunan tezkerenin önemini açıkladıktan sonra, kendisiyle sonsuz bir dostluk kurmak ve at tüccarı Berlin’e varmadan tezkereyi getirip getirmek istemediğini sordu. Soylu, bu garip sorunu biraz kavrar kavramaz, bütün gücüyle buyruğuna hazır olduğunu söyleyince Elektör Prens ona, Kohlhaas’ın arkasından yetişmek, belki de parayla yaklaşılamayacağı için, kurnazca yönlendirilen bir konuşma arasında tezkereye karşılık ona özgürlük ve yaşam sözü vermek, eğer diretirse, doğal olarak yine tetik davranarak, kendisini götüren Brandenburg süvarilerinin elinden kaçması için at, adam ve parayla yardım etmek görevini yükledi. Avcı soylu, Elektör Prensten bir güven yazısı rica ettikten sonra birkaç uşakla hemen yola koyuldu; atları alabildiğine sürdüğünden Kohlhaas’a bir sınır köyünde yetişmek mutluluğuna kavuştu. O, şövalye von Malzahn ve beş çocuğuylüa birlikte, evin önünde hazırlanmış bir masada öğle yemeğini yiyordu. Soylu, kendisini şövalye von Malzahn’a yolculuk yapan ve bu arada yanında götürdüğü adamı görmek isteyen bir yabancı diye tanıttı; o da onu, hemen nazik bir biçimde Kohlhaas ile tanıştırdı, sofraya oturttu. Şövalye yola çıkma hazırlıklarıyla uğraştığı, süvariler de evin öbür yanındaki masada yemek yedikleri için, soylu kim olduğunu ne gibi özel bir görevle geldiğini at tüccarına açma fırsatını çarçabuk buldu. Dahmedeki çiftlikte, adı geçen koruyucu kabı görür görmez bayılan adamın artık konumunu ve adını bilen ve bunu öğrenmiş olmakla duyduğu zevkin doruğuna ulaşmak için bu tezkerenin gizlerini öğrenmekten başka hiçbir gereksinimi olmayan at tüccarı, bazı nedenlerden dolayı bu tezkereyi yalnızca merak ettiği için açmamaya karar vermişti. Kendisinin her türlü özveriye hazır olmasına karşılık Dresden’de karşılaştığı soyluca olmayan ve bir prense yakışmayacak davranışları anımsayarak, tezkereyi vermek istemediğini söyledi. Avcı soylunun, kendisine özgürlük ve yaşam gibi değerli iki şey sunulduğu halde, neden geri çevirdiği sorusuna, Kohlhaas: “Soylu efendim! Hükümdarınız gelse de, kendimi hükümdarlık asamı tutmama yardım edenlerle birlikte yok etmek istiyorum! dese, yok etmek, anlıyor musunuz? Bu en candan isteğim olduğu halde, kendisi için bütün varlığından daha değerli olan bu kâğıdı yine ona vermezdim; ve ona, ‘sen benim boynumu uçurabilirsin; fakat ben sana üzüntü verebilirim, hem vereceğim de!’ derdim,” dedi. Bu sözler üzerine, ölümü andıran bir çehreyle tabakta artakalan güzel bir parça yemeği yemesi için bir süvari çağırdı; köyde kaldığı sürece masa başında oturan soylunun artık yüzüne bakmadı ve ancak arabaya bineceği zaman esenleşen bir bakışla yeniden ona döndü. Bu haberi aldığı zaman, Elektör Prens’in durumu o kadar kötüleşti ki aynı zamanda birçok yönden saldırıya uğrayan yaşamını korumak için hekim büyük bir endişe içinde üç üzüntülü gün geçirdi. Bununla birlikte yapısının güçlü olması sayesinde hasta döşeğinde birkaç sıkıntılı hafta geçirdikten sonra yeniden iyileşti; onu örtüler ve yastıklar içinde bir arabaya bindirerek Dresden’e hükümet işlerinin başına götürebildiler. Oraya varır varmaz, Prens Christiern von Meissen’ı çağırttı ve ondan İmparatorluk topraklarında düzeni bozma suçundan dolayı Kohlhaas aleyhindeki dilekçelerini haşmetli İmparator hazretlerine bizzat sunmak üzere Viyana’ya gönderme düşüncesinde oldukları adalet danışmanı Eibenmeyer’in hazırlıklarının ne aşamada olduğunu sordu; prens onun Brandenburg Elektör Prensi’nin soylu Wenzel von Tronka’ya karşı yağızlardan dolayı dava açmak üzere avukat olarak Dresden’e gönderdiği hukuk bilir Zäuner gelir gelmez hemen Viyana’ya hareket ettiği yanıtını verdi. Elektör Prens kızararak masası başına geçerken bu aceleye şaşırdığını ve Eibenmeyer’in hareketi için Kohlhaas’a genel affı sağlayan Doktor Luther ile yapılacak zorunlu bir görüşmeden sonra buyruk vermek istediğini anımsadığını söyledi. Bu sırada masanın üstünde duran birçok mektup ve dosyayı, gizlemeye çalıştığı bir hoşnutsuzlukla birdenbire karıştırdı. Prens şaşkınlıkla ona bakarak bir an sustu, sonra bu sorunda onu hoşnut edemediği için üzgün olduğunu, fakat avukatın adı geçen zamanda gönderilmesini buyuran Devlet Meclisi kararını gösterebileceğini söyledi.