Karısı, yakalandığı göğüs kanserinden kurtulamayarak orada ölmüş. Çocukları da olmadığı için, iki yaşlı kadınla birlikte yoksul bir hayat sürmeye başlamış. İhtilâli kaderin bir tokatı sayarak inzivaya çekilmiş ve geçmiş günahlarından tövbe ederek kendisini ibadete vermiş.

Nasıl ve ne şekilde döndüğü bilinmez, 1804 yılında, hayli ihtiyarlamış vaziyette, Paris’in Birinyol semtinde papaz kıyafeti ile görülmüş. O sırada resmi bir iş için Paris’e gelen Napolyon, Kardinal Feş’i görmeye giderken, yolu üzerinde bir adamın ona dikkatle baktığını farketmiş. Birden bire dönüp hiddetle:

– Bana bakan şu ihtiyar kimdir, demiş.

İmparatorun bu sorusuna, herkesten önce, o yaşlı adam cevap vermiş:

– İmparator Hazretleri, Siz sıradan bir adama, ben de büyük bir adama bakıyorum... Bundan ikimiz de istifade edebiliriz!..

İmparator, o akşam kardinalden bu papazın ismini öğrenmiş. Mösyö Miryel, çok geçmeden D piskoposluğuna tayin olunduğunu haber alarak hayrette kalmış.

Daha buna benzer bir sürü dedikodu dolaşmış ise de, Mösyö Miryel’in göreve başlamasından bir sene sonra hepsi unutulup gitti. Çünkü bu adam, en alt tabakadan en üst tabakaya kadar herkesi kendisine hayran bırakacak şeyler başarmış; her gün bunlara bir yenisini ekleyerek dedikoducuları utandırmıştı.

İmparatorun fermanı ile D’ye piskopos atanan Mösyö Miryel, şanına yakışır şekilde, bir saray yavrusu olan “piskoposhane”ye yerleştirildi. Belediye başkanı ile meclis reisi kendisini ziyarete geldiler. Hükümetçe takdir edilen on beş bin franklık maaş, ilk yıllarda yetmeyecek olursa, hususi tahsisattan ek ödeme yapabileceklerini söylediler. Mösyö Miryel, bu teklifi nazikçe reddederek senelik maaşıyla yetineceğini bildirdi.

D piskoposu, göreve başladığının üçüncü günü sarayına bitişik bulunan hastahaneyi ziyaret etti. Hastahane binası, tek katlı, alçak ve dar bir yapıdan ibaret olup küçük bir bahçesi vardı. Mösyö Miryel, hastahaneyi gezdikten sonra müdürünü piskoposluk sarayına davet etti. Yemek sırasında:

– Mösyö, dedi, hastahanenizde şu anda kaç hastanız var?

– Yirmi altı, efendim.

– Evet, ben de öyle saydım... Fakat odalar çok küçük, yataklar da birbirine çok yakın. Zavallılar nefes alamıyorlar...

– Doğru söylüyorsunuz, efendim... Lâkin elden ne gelir? Güneşli havalarda iyileşen hastaları bahçeye çıkarmak istiyorum; fakat orası da öyle dar ki, dolaşacak yer bulamıyorlar...

– Ya bulaşıcı hastalık çıktığı zaman ne yapıyorsunuz?

– Ah, efendim... Orasını hiç sormayın! Ne yapacağımızı şaşırıyoruz...

Mösyö Miryel, biraz düşündükten sonra:

– Bunda bir yanlışlık var, dedi.

Müdür, mahçup bir tavırla:

– Anlayamadım, efendim diye sordu.

Piskopos gülerek, oturdukları salonu gösterdi:

– Müdür Bey, sence burası kaç hasta barındırır?

Müdür, şaşkınlık içindeydi:

– Yemek salonu mu?

Piskopos cevap vermedi. Kalkıp salonu dolaştı. Enini boyunu adımlayıp kendi kendine hesaplar yaptı. Mırıldanarak:

– Yirmi yatak rahat alır, dedi.

Sonra sesini yükselterek:

– Dediğim gibi, Müdür Bey! Bunda bir yanlışlık var!.. Siz yirmi altı kişi küçük birkaç odada, biz ise üç ihtiyar altmış kişinin barınacağı bir sarayda oturuyoruz. Ben sizin yerinizi, siz de benim yerimi almışsınız! Gelin bu yanlışı düzeltelim; bana kendi yerimi veriniz!.. Burası sizindir.

Ertesi gün, yirmi altı hasta piskoposluk sarayına, üç ihtiyar da hastahane binasına taşındılar. Bu haber, kasabada büyük bir şaşkınlık uyandırdı. Ayak takımı ile resmî zevat, piskoposun bunadığına hükmediyorlardı. Orta tabaka ile hastalar onun bir aziz olduğunu söylüyorlardı...

Mösyö Miryel’in serveti ihtilâl sırasında ele geçirildiği ve ocağı söndürüldüğü için kendisine ait en ufak bir mülkü yoktu. Kendisinin, ömür boyu takdir edilen, senelik beş yüz franklık bir maaşı vardı. Bu para üç ihtiyarın şahsî masraflarına yetiyordu. Devletin verdiği piskoposluk maaşına gelince, bunu nereye harcadığını Mösyö Miryel’in not defterine kendi el yazısı ile yazdığı bir nottan öğreniyoruz:

Evimin Masraf Cetveli

1500 Küçük okul için

100 Ruhani Meclisi için

100 Mont Didye Rahipleri için

200 Paris’teki bir göçmen okulu için

250 Kudüs’teki ruhanîler için

300 Sadaka Toplama Cemiyeti için

450 Hapishanelerin ıslahı için

500 İhtiyaç sahibi mahpuslar için

1000 Borç yüzünden mahpus olan fakir kimselerin tahliyesi için

2000 Bölgem dahilinde bulunan okul hocalarının maaşlarına ilâve edilmek için

1600 Fukara Kızları Eğitme Cemiyeti için

6000 Kenarda köşede sesi çıkmayan fakir, yetim ve dullara dağıtmak için

1000 Piskoposluk sıfatıyla yaptığım ziyaretlerde gereken masraflar için

15000 Frank toplam maaşım.

Yeri gelmişken, piskoposla aynı evde yaşayan iki yaşlı kadından da biraz bahsedelim: Mösyö Miryel’in kızkardeşi olan hanımın adı Matmazel Baptistine idi.