Çocuklardan birinin babasıydı. Gerçekten ders yok mu, diye soruyordu. Ne felaketti dün gece! Acaba müdür bey ve öğretmenler sağ ve salim miydiler? Acaba oğlu fizik dersini iyi çalışıyor muydu? Eh, tabii anlaşılıyordu işte, savaş savaştır. Sabırlı olmalıydım. Onları anlamalı ve ailelere yardımcı olmalıydım. Saygılarını ve özürlerini bildiriyordu.
Bu andan sonra telefon bir daha susmadı. Çocuklar aradılar, öğretmenler ve sekreter aradı. Fellini aradı cehennemin dibinden, “Telefon çalışıyor mu?” diye sordu hayretle. Yüzündeki hoşnutsuzluk ifadesini buradan görür gibiydim. “Kapıcı dairesinde kimse yok, bugünü tatil mi sandın? Çabuk gel de Domenico’ya yardım et.” Kapadım telefonu. Dışarı çıktım. Artık yanıtlamak istemiyordum. Dünkü gibi bir geceden sonra her şey gülünçtü.
Askerleri görmek tuhaf geliyordu. Gruplar halinde ellerinde kürek, başlarında kask, geçerlerken yıkıntı altlarından ölüleri ve canlıları çıkartmaya gittiklerini anlıyordunuz ve insanın içinden onları dürtmek, koşun diye bağırmak, ne olur elinizi çabuk tutun demek geliyordu. Aramızda onların başka bir işe de yaramadıklarını konuşup duruyorduk. Zaten biliniyordu, savaşı yitirmiştik. Ama askerler yavaş yavaş yürüyorlar, delikleri eşeliyorlar, dönüp dönüp evlere bakıyorlardı. Güzelce bir kadın geçti mi koro halinde onu selamlıyorlardı. Onlar, yalnızca onlar, askerler, hâlâ kadınların varlığından haberdardılar. Altüst olmuş ve her an tetikte bekleyen kentte,
kimse bir zamanlar olduğu gibi kadınları incelemiyor, kimse onların peşine takılmıyor, yazlık giysilerine, gülümsemelerine bile kimse bakmıyordu. Savaşın buna da etki edeceğini tahmin etmiştim. Benim için bu tehlike bir süredir ortadan kalkmıştı. Hâlâ arzularım yerindeyse de, artık hayallerim yoktu.
Bir gazete okuduğum kahvede -gazeteler hâlâ çıkıyordu- olayı yaşayanlar alçak sesle konuşuyorlardı. Gazete savaşın acımasız, ama bütünüyle bize ait olduğunu, inanç ve tutkudan oluştuğunu, bunların hâlâ elimizde kalan zenginlikler olduğunu vurguluyorlardı. Bombalar Roma üzerine de düşmüş, bir kiliseyi yıkmış, mezarlıkları harap etmişti. Bu olay Ölüleri de sarsıyordu, bütün uygar dünyanın hakir gördüğü savaş, kanlı bir dizi olayın sonuncusuydu. Bu son saldırıdan sonra inançlarımız tam olmalıydı. İşlerin daha beter olamayacağı bir noktaya gelmiştik. Düşman çıldırmıştı.
Müşterilerden birini tanıyordum. Şişman ve neşeli bir adamdı, savaşı aslında kazandığımızı söyle di.
1 comment