Oğlan, Cate’nin eteklerine yapıştı, korkmuştu.

“Aptal,” dedi, “yok bir şey.”

“Hâlâ yaşıyor musunuz?” dedim Cate’ye.

O kabukları atmak üzere ızgaraya yöneldi. Yarı yolda durdu, başını çevirdi. —Bir zamanlara göre daha uzun

boyluydu— o alaycı gülüşünü hatırladım. “Dalga mı geçiyorsun?” dedi bana. “Özel olarak alay etmek için mi geldiniz?”

“Dün gece,” dedim, “şarkı söylediğinizi duymadım ve Torino’da kaldınız sandım.”

“Dino,” dedi çocuğa. Kabukları attı ve onu tabakla eve gönderdi.

Yalnız kalınca artık gülmez olmuştu. “Neden başkalarıyla gitmiyorsun?” dedi.

“Senin oğlun mu?” diye sordum.

Ağzını açmadan baktı bana.

“Evlendin mi?”

Başını kuvvetli bir şekilde salladı - bunu da hatırladım. “Seni ne ilgilendirir ki?”

“Güzel bir çocuk, sağlıklı,” dedim.

“Onu Torino’ya götürüyorum. Okula gidiyor,” dedi. “Gece olmadan yukarı dönüyoruz.”

Ayışığı altında onu iyi görüyordum. Hiç değişmemişti, ama sanki bir başkasıydı. Kendinden emin bir konuşması vardı, onu koluma takıp gezdirmem sanki dün gibiydi. Bu köylere özgü kısa bir etek giymişti.

“Sen şarkı söylemiyor musun?” dedim. Yeniden o sert gülüş, o baş hareketi.

“Bizim şarkılanmızı dinlemeye mi geldin? Neden kendi kahvene dönmüyorsun?”

“Aptal,” dedim ona, bir zamanlar sahip olmadığım gülümsememle. “Hâlâ o günleri mi düşünüyorsun?”

Bir zamanlar tanıdığım o baştan çıkarıcı ağzını fark ettim, ama daha ciddi, daha katıydı. Çocuk yeniden çıktı bahçeye ve Belbo havlamaya başladı. “Buraya gel, Belbo,” diye bağırdım. Dino geçti, evin arkasına koştu.

“İnanmayacaksın ama,” dedim Cate’ye, “tek dostum bu köpek.”

“O senin değil,” dedi bana.

Bunun üzerine şakayla benim hakkımda her şeyi bilip bilmediğini sordum ona. “Ben senin hakkında hiçbir

şey bilmiyorum,” dedim ona. “Sen neler yaptın, şimdi nasıl yaşıyorsun? Biliyor musun, Gallo Sardunya’da öldü.”

Cate, bana, “Olamaz!” dedi ve fena oldu. Neler olduğunu anlattım, neredeyse ağlamak üzereydi. “Bu savaş,” dedi, “iğrenç bir şey.” Artık o değildi karşımdaki, alnını kırıştırmış toprağa bakıyordu.

“Ya sen neler yaptın?” dedim, “Tezgâhtar olabildin mi?”

Yeniden dudaklarını büzdü ve “Sana ne!” dedi. Karşı karşıyaydık. Elini tuttum. Geçmişle alay ettiğimi düşünmesini istemiyordum. Bileğine şöyle bir dokundum. “Bana nasıl bir hayat yaşadığını anlatmayacak mısın?” dedim.

Yaşlı ve tombul bir kadın, “Kim o?” diye seslenerek çıktı. Cate ben olduğumu söyledi, yaşlı kadın çene çalmak için geldi; o anda ay tümüyle battı.

“Dino ötekilerle gitti,” dedi Cate.

“Bahriyeli giysini neden çıkarmadın?” dedi ihtiyar. “Ot, poposunu boyuyor, bilmiyor musun?”

Cate bir şeyler söyledi, ben aydan söz ettim. Birlikte çayıra doğru yürüdük.