Annene söylediğin gibi.”
“Sen de annem gibisin,” dedi hemen, “sizler savaşın yitirilmesini istiyorsunuz.”
“Bana okulda zaten siz diyorlar,” dedim neşeyle. Sonra ekledim: “Sen savaşı seviyor musun?”
Dino mutlulukla baktı bana: “Ben asker olmak, Sicilya’da dövüşmek isterdim.” Sonra sordu: “Burada da savaşacaklar mı?” “Zaten savaşıyorlar,” dedim, “alarmlardan korkuyor musun?”
Hiç korkmuyordu. Bombaların düştüğünü bile görmüştü o. Uçaklar hakkında her şeyi biliyordu. Evde de üç bomba parçası vardı. Bana savaş alanlarından hava akımının ertesi gününde mermi toplanır mı, diye sordu.
“Gerçek mermiler,” dedim, “kimbilir nereye düşer. Savaş alanında yalnızca boş kovanlar ve ölüler kalır.” “Çölde akbabalar vardır,” dedi Dino, “onlar ölüleri gömerler.”
“Onları yerler,” dedim. Bana güldü.
“Annen savaşmak istediğini biliyor mu?”
Bahçeye girdik. Cate ve yaşlı kadın ağaçların altında oturuyorlardı.
Dino sesini alçalttı: “Annem diyor ki savaş bir utançmış. Her şeyin suçlusu faşistlermiş.” “Anneni seviyor musun?” diye sordum ona. Erkekler arasında yapıldığı gibi omzunu kaldırdı. İki kadın bizim gelişimizi izliyordu.
O günlerde, Cate, Dino ile olmamı onaylıyor muydu, bilmiyordum. Yaşlı kadın hoşnuttu, çünkü çocuğu onun ayaklarının altından uzaklaştırıyordum. Cate, çocuğun çevremde dönmesini, çiçek toplamasını, elimden büyüteci kapmasını hayretle izliyor, bazen de büyüklere saygısızlık gösteren çocuklara yapıldığı gibi ona sesleniveriyordu. Dino susuyor, kamburunu çıkarıyor ve alçak sesle konuşmaya başlıyordu. Sonra koşup annesine resimlerini ya da bir çiçeğin bölümlerini gösteriyordu. Annesine, ona bitkilere ait bir kitap getirdiğimi söylüyordu seslenerek. Cate onu tutuyor, saçlarını düzeltiyor, bir şeyler söylüyordu. Ben neredeyse Cate’nin olmadığı zamanları yeğler olmuştum.
Cate’nin oğlunu kıskandığını düşündüm. Bir akşam bana bakışlarında bir nefret sezdim. “Cate, gerçekten benden iğreniyor musun?” dedim ona mırıltıyla. Hazırlıksız yakalandı, gözlerini yere indirdi. Alçak sesle “Neden?” diye kekeledi.
“O zamanlar çocuktuk,” dedim. “Zamanında pek çok şeyi bilemedik.”
Ama o çoktan yüzünü kaldırmış, bahçenin ötesindekilere sesleniyordu. Biraz sonra bana şöyle dedi: “Senin evdeki kadınlar, bizimle konuşmaya tenezzül ettiğini biliyorlar mı? Akşam eve dönünce meyhanede olduğunu söylüyor musun? Şenle evlenmek isteyen o çarpık kadının adı neydi? Elvira mıydı?”
Bunları ona şakayla söylemiştim. “Sana neler oluyor?” dedim. “Sana geliyorum, çünkü bundan hoşlanıyorum. Hepinizden hoşlanıyorum. Ormanlarda, yolda geziniyorum. Sizinle de, tepede olduğum gibi mutluyum.” “Ya Elvira’ya anlatıyor musun bunu?”
“Elvira'nın ne ilgisi var şimdi?”
“Elvira senin köpeğinin annesi,” dedi yavaşça.
1 comment