O andan başlayarak hayatım mahvolmaya başlamıştı. “Pek çok şey yapabilirdim,” diye bağırdı biri.

Karanlıkta ilerliyorduk. Cate sessizlikte susuyordu. Ayağı bir şeye takılınca koluma tutundu, hafifçe sıçrayarak fısıldadı: “Beni sıkı tut.” Onu yakaladım. Durduk.

“Corrado,” dedi bana, “Dino’ya bu adı vermekle iyi yapmadım. Ama görüyorsun önemi yok, onu hiç böyle çağırmıyoruz.”

“Peki, o halde neden bu adı seçtin?”

“Seni hâlâ seviyordum. Seni bir zamanlar sevdiğimi bilmiyor musun?”

‘Şimdi mi?’ diye düşündüm. ‘Bana çoktan söylemiş olmalıydı.’ “Eğer beni seviyorsan,” dedim sertçe ve kolunu sıktım, “Corrado kimin oğlu?”

Konuşmadan elimden kurtuldu. Benden daha güçlüydü. “Sakin ol,” dedi bana. “Korkma. Onu yapan sen değilsin.”

Karanlıkta birbirimize baktık. Kendimi tükenmiş hissediyor, terliyordum. Sesinde bir alaycılık gölgesi sezmiştim.

“Ne dedin?” dedi ansızın.

“Hiçbir şey,” dedim. “Eğer beni seviyorsan...”

“Seni artık sevmiyorum Corrado.”

“Ona benim adımı verdinse, o kış nasıl hemen bir başkasıyla sevişebildin?”

Karanlıkta sesime hâkim olmaya çalıştım, utanıyordum, kendimi cömert hissediyordum. Bir zamanların Cate’siyle, o umutsuz kızla konuşuyordum.

“Sen benimle seviştin,” dedi sakince, “ama hiçbir şey umurunda değildi.”

Bu başka bir konuydu, ne yanıt verebilirdim ki? Bunu ona da söyledim. O da bana, “Bambaşka şeyler düşünerek sevişmek mümkündür,” dedi.

“Sen iyi bilirsin,” diye yineledi. “Hiç kimseye âşık değilsindir, ama pek fazla kızla sevişmişsindir.”

Tekrar, sakince, artık böyle şeyler düşünmediğimi söyledim.

O da bana dönüp “Yaptın,” dedi.

“Cate,” huzursuzdum, “hiç olmazsa kim olduğunu söyle bana.”

Yeniden gülümsedi, bundan söz etmek istemiyordu. “Sana zaten o yılları anlattım. Çok çalıştım, çok didindim. İlk zamanlar zordu, ama Dino'ın vardı, aptalca bir şey düşünecek gücüm yoktu. Bana bir kere söylediğin bir sözü hatırlıyordum, hayat yalnızca bir şey ya da bir insan için yaşanırsa değerlidir, demiştin.”

Bunu da öğretmiştim ona. Bu cümle benimdi.

“Sana kimin için yaşadığını sorarsa,” diye bağırdı bana, “ne cevap vereceksin?”

“O zaman benden nefret etmiyorsun,” diye kekeledim gülümseyerek. “Aramızda güzel bir şeyler yaşandı değil mi? Aklında bir kötü anı olmadan düşünebiliyor musun o günleri?”

“Sen o günlerde kötü değildin.”

“Şimdi öyle miyim?” diye sordum şaşkınlıkla. “Şimdi seni korkutuyor muyum?”

“Şimdi acı çekiyorsun ve beni üzüyorsun,” dedi ciddiyetle. “Köpeğinle tek başına yaşıyorsun. Sana acıyorum.”

Ona ne diyeceğimi bilemeden bakakaldım.

“Artık iyi bir insan değil miyim Cate? Sana karşı da her zamankinden daha iyi davranmıyor muyum?”

“Bilmem,” dedi Cate. “Öylesine, gönülsüz bir iyilik sergiliyorsun. Davranışların pek güven verici değil. Hiç kimsen yok, kızmıyorsun bile.”

“Dino için öfkelendim ya,” dedim.

“Hiç kimseyi sevmiyorsun!”

“Seni öpmeli miyim Cate?”

“Aptal,” dedi gene aynı sükûnetle, “söylemek istediğim bu değil.