Ama bunun için evlenilmez. Benimle evlenmek istemen de bir şeylerden kurtulmak için. Bunu hiç düşünme bile.” Beni gömleğimin yakasından okşayarak sarıldı. Bana gülümseyerek baktı. “Sana söylemiştim, merak etme, senin oğlun değil. Memnun musun?”
“İnanmıyorum Cate,” dedim, parmaklarını tutarak. “Sen benim yerimde olsan ne yapardın?”
“Zamana bırakırdım,” dedi neşeyle. “Zamanımızda çocuk sahibi olmak kolay mı?”
“Aptal!”
Cate kızardı, kolumu sıkı sıkı tuttu.
“Hayır, haklısın. Senin gözlerini oyardım. Her şeyi boş verirdim. Ama ben onun annesiyim, Corrado.”
Şimdi, karanlıkta tepeye tırmanıyorduk. Dino yanımızda sürükleniyordu. Uyukluyordu. Az önceki konuşmamızın tatlılığını yeniden aklımdan geçirerek, Cate ile yürüyor, huzursuzca umutlanıyordum. Ne için? Bilmem, onun tatlılığı bana karşı davranışındaki kararlılık, bana kin tutmayışındaki suskun tutumu. İşte bir süredir bunlar beni umutlandırıyordu. Artık ona gücenemiyordum bile. Bana sanki evliymişiz gibi davranıyordu.
Dino bizi duymasın diye alçak sesle konuşuyorduk. Neredeyse uyuklayarak, tökezleye tökezleye yürüyordu. Onun başını tutup yürüttüm. Elimin altında sanki kendi küçüklüğümü tutuyordum, o kısa saçlar, o çıkık ense. Cate bunları anlıyor muydu?
“Acaba Dino babasına benziyor mu?” dedim ona. “O da ormanlarda dolaşmayı, yalnız kalmayı seviyor. Eminim sen onu öptüğünde yüzünü de siliyordur. Arada bir öpüyor musun onu?”
“Küçük bir katır o, inatçı bir hayvancık,” dedi Cate. “Üstünü başını yırtar, eskitir. Okulda herkesle dövüşür. Ama kötü kalpli değildir.”
“Okulda istekli çalışıyor mu?”
“Elimden geldiğince yardım ediyorum,” dedi Cate.
“O kadar sevindim ki, gelecek yıl öğretim programını değiştireceklermiş. O gerekli olmayan şeyleri de çalışıp öğreniyordu.”
Bu yakınması beni güldürdü.
“Dert etme,” dedim, “bütün çocukların aklı fikri savaşmakta.”
“Ne de güzel bir heves!” dedi Cate. “Olanlar oldu zaten.
1 comment