Bir mitralyöz aygıtı canavarlaşarak uçaksavar bataryasını dövdü. Ertesi gün pek çok Alman'ın öldüğü öğrenildi. “Almanların eline düştük,” diyordu herkes. “Bizi onlar koruyor.”
Ertesi akşam daha da korkunç bir akım oldu. Evlerin yıkıldığı, toprağın titrediği duyuluyordu. İnsanlar kaçıyor, ormanda uyumaya dönüyorlardı. Benim kadınlar sabaha kadar bir halıya diz çökerek dua ettiler. Ertesi sabah yangınlar arasında Torino’ya indim, her yerde barış, huzur dileniyordu. Gazetelerde hakaretin bini bir paraydı. Söylentilere göre faşistler yeniden canlanmışlardı, Veneto bölgesi Alman birliklerle doldurulmuştu, bizim askerlerimize kalabalığa ateş açma emri verilmişti. Politik tutuldular cezaevlerinden, sürgünden kurtuluyor, ortaya çıkıyordu. Papa, sevgiyi yücelten yeni bir konuşma yaptı.
Korkulu bir gerginlik içerisinde sakin bir akşam geçirdik. (Bu kez Milano’daydı sıra.) Sonra gene bir ateş ve yıkım gecesi yaşadık. Düşman radyolar her gece yineliyorlardı: “Sonuna kadar her gece böyle olacak. Teslim olun.” Şimdi kahvelerde, sokaklarda yalnızca teslim olma biçimi tartışılıyordu. Sicilya bütünüyle işgal edilmişti. “Pazarlık yapalım,” diyordu bağnaz faşistler, “ama önce düşman vatanımızdan ayağını çeksin.” Başkaları Alınanlara lanet ediyordu. Herkes Roma’dan, Genova’dan bir çıkartma yapılacağını umuyordu.
Tepeye dönünce, yukarıda gizlenmenin ne kadar güvenilmez olduğunu hissediyordum. Ormanların sessizliğinde bir bekleyiş havası vardı. Gökyüzü de boştu. Bir kök, bir tırtıl olmak, toprağın altına girmek isterdim. Elvira, o ses tonu, o gözleriyle yaşattığı cenaze havasıyla beni sinirlendiriyordu. Cate’nin sertliğini anlayabiliyordum. Artık bunları duymak bile istemiyordu. Aşk mevsimi değildi, bizim için hiç olmamıştı zaten. Bütün yıllar bizi buraya, bu dar boğaza getiriyorlardı. Bilmeden, kendi tarzımızda, Gallo, Fonso, Cate, hepimiz bu saati bekleyerek kendimizi bu kadere hazırlayarak yaşamıştık. Elvira gibi silahsız yakalanan insanlar beni yalnızca sinirlendiriyordu. Hiç olmazsa toprak gibi, ağaç gibi yaşlanan Gregorio’yu yeğliyordum. Kapalı bir geleceğin karanlık tortusu olan Dino’yu yeğliyordum.
Egle kız, bana ağabeyinin savaşa geri döndüğü haberini getirdi.
1 comment