Beni dikkatle dinliyordu. Ona Lucini’yle birlikte dilekçe verip vermediklerini de sordum. “Bari,” dedim, “günün birinde okula gelmekten vazgeçseydin, daha iyiydi. Bunlardan bıkıp usandığını herkese ilan etmenin ne gereği vardı ki?” Dilekçesinin nedeni şu üç kuruşluk maaşa gereksinmesi olmasıydı. “Lucini,” dedi bana, “işten uzaklaştırılmasını isteyemez, çünkü o çekilirse başka ne dersi verebilir ki?”

Bu öykü gittikçe saçmalaşıyordu. Ona anlatmaya çalıştım ki, hiç kimse bizi bu hükümete hizmet etmekle suçlayamaz, bunu yüzümüze vuramazdı. “O zaman herkes işi bırakırdı,” dedim. “Tramvaycılar, yargıçlar, postacılar çalışmasa iyi mi olur? Yaşam dururdu.”

O gene aynı inatla gerekenin de bu olduğunu savundu. “O zaman maaşını da alma. O da hükümetin parası,” dedim sonunda.

Başını sallayarak yürüdü gitti. Sarsılmış ve mutsuz bir şekilde döndüm eve. Kadınların, Cate’nin yüzünde sanki ben de böyle bir davranışta bulunmuşum gibi bir ifade vardı. Belki de böylesi hoşlarına giderdi. Elvira da sevinirdi bu hükümete çalışmama karanma, ama başka bir nedenle. İşte bütün akşam bunları düşündüm. Gerçekten riske giren, gerçekten bir tepki gösteren böyledir, sonrasını düşünmez diyordum kendime. Hastalanıp da bir türlü ölmeyen bir çocuk gibi. Hem kendinden utanıyor, hem paracıklara hayır diyemiyor. Kendi çıkarını herkes gibi, bir başkası gibi kolladığını sanıyordu.

O günlerde evimden bir Noel mektubu aldım. Kız kardeşim yazmıştı. Bana toprakların hesabını veriyordu, bu yıl da kentte kaldığım için yakınıyordu. Tabii yolculuklar zordu, trenler rahatsızdı, korku doluydu. Yaşam her anda, her yanda çirkin diyordu, orada da yeni bir haber yoktu. Mektup meyve ve et dolu bir sepetin içinden çıkmıştı. Noel tatlısı bile vardı.

Sepetin yarısını, Cate ile birbirimize söz verdiğimiz yıl sonu yemeği için Fontane’ye götürdüm. Herkes gelecekti. Nine ve kızlar bütün gün mutfakta yemek yaptılar. Dino benle dağlarda dolaştı, kestane ve devedikeni topladık! Soğuk ama güneşli bir gündü; bu yıl daha kar yağmamıştı. Dino bana kentte üç vatanseverin kaldırımda öldürüldüğünü anlattı; hâlâ yerde kan izi varmış; eğer bir gün önce gitse Dino da cesetleri görebilecekmiş. Gelip geçenler o noktada yerleri görünce adımlarını sıklaştırıyormuş.