Salonda herkes umudunu kestiği sırada, Tom Sawyer yerinden kalktı. Elleri kartla doluydu: Dokuz sarı, dokuz kırmızı, on mavi kart. Kimse böyle bir şey beklemiyordu ondan. Müdür çaresizdi; sonucu açıkladı, Tom seçkin konukların yanına götürüldü. Çocuklar, büyük bir kıskançlıkla ve hele kartlarını değiştirenler kızgınlık ve pişmanlıkla onu izliyordu.

Müdür Walters, yaptığı heyecanlı bir konuşmadan sonra, dua kitabını tutup ona verdi. Bir yandan da düşünüyordu. Elindeki kartlara göre bu çocuğun iki bin sayfa tutan duaları ezberlemiş olması gerekirdi. Ama en değerli ödülü, armağan olarak işte Tom alıyordu.

Tom'un kız arkadaşı Amy onun bu başarısına çok sevinmişti. Fakat Tom ona hiç bakmıyordu bile. Gözlerinin başka bir kızın üzerinde olduğunu görünce Amy'nin içi burkuldu; kızdı Tom'a...

Konukların en önemlisi yargıçla Tom'u tanıştırdılar. Çocuğun dili tutulmuş, yüreği hızla çarpmaya başlamıştı. Onu etkileyen konuğun önemli olması değildi, ilgi duyduğu kızın babası olmasıydı. Yargıç Tom'un başını okşadı sevecenlikle ve sordu:

Adın ne senin küçük?”

Tom.

O yeterli değil, dahası da olmalı?..”

Thomas.

Ha şöyle, şimdi oldu. Ama ikinci bir adın da olmalı değil mi?”

Müdür Walters atıldı:

Soyadını unuttun mu çocuğum?.. Soyadını da söyle.

Sawyer. Thomas Sawyer, efendim.

Güzel. Aferin sana Tom. Sen harika bir çocuksun. İki bin dua, senin yaştaki çocuklar için çok; pek çok... Ama bunları, bu bilgileri öğrendiğin için hiçbir zaman pişmanlık duymayacaksın. Bilgi her şeyden değerlidir. Bu bildiklerinle ileride çok büyük, çok önemli bir adam olacaksın. Bütün bunları pazar okulunda öğrendiklerime borçluyum diyeceksin, değil mi? Şimdi sana bir soru:

Soru sorulmadan önce Tom kıpkırmızı olmuştu. Bu sorudan sonra renkten renge girdi, hiç yanıt veremedi. Bunca başarı kartı olan bir çocuğun böylesine kolay bir soruyu yanıtlayamamasını onun heyecanına vererek, iş tatlıya bağlandı.

 


 

 

BECKY

 

Kendini bildi bileli Tom, pazartesi sabahını hiç sevmezdi. Hafta sonu tatili bitiyordu. Yeniden, bir hafta daha çalışmak gerekliydi, yeni dinlenceler için... Elinden gelse takvimden bütün pazartesi günlerini çıkarıp atardı.

Somurtuk bir yüzle, yatağının içinde doğrulup oturdu. Düşünmeye başladı. Okula gitmeyi canı hiç mi hiç istemiyordu. Birdenbire gözleri parladı. Teyzesine dişinin ağrıdığını söyleyebilirdi. Önce kendisiyle aynı odada yatan Sid'i kandırması gerekliydi.