Tahta perdeyi bembeyaz badanalanmış bulunca ve hatta üç kat badana çekildiğini anlayınca şaşkınlığını gizleyemedi.

Hayır, hayır!.. Bu olamaz. Ne kadar güzel olmuş... İstediğin zaman çok iyi çalışabiliyorsun Tom. Ne yazık ki bu çalışma isteğini kendinde çok seyrek duyuyorsun. Artık gidip oynayabilirsin...”

Polly Teyze Tom'u yemek odasına götürdü. Ona, iri, pırıl pırıl kırmızı bir elma verdi. Sonra, emek karşılığında kazanılan her şeyin çok değerli olduğu hakkında bir söylev çekti. Bu öğütleri verip dolabı kapatırken, Tom da pasta kabını göz ucuyla teftiş etti.

Tom dışarı çıktığında Sid'le karşılaştı. Bir avuç toprağı kaptığı gibi Sid'e fırlattı. Doluya tutulmuş gibi şaşkına dönen Sid, yaygarayı bastı. Polly Teyze ne olduğunu anlayıp yardıma koşana dek, Sid, yarım düzine taşı yemişti bile. Tom da, tahta perdenin üstünden çoktan atlamış, gözden kaybolmuştu. Artık Sid'den öcünü almıştı. Evlerin ve ahırların arasından geçen çamurlu yoldan koşarak küçük kentin meydanına ulaştı. Böylece teyzesinden kurtulmuştu.

Alanda Tom bir kargaşa çıkardı. İki çocuk ordusu birbiriyle savaşıyordu. Tom bu ordulardan birinin komutanıydı. Arkadaşı Joe Harper de, öteki ordunun komutanıydı. Joe ile Tom birbiriyle hiç savaşmazdı. İkisi de yüksek bir yerde oturup, kurmayları aracılığı ile savaş yönetirlerdi. Çetin ve oldukça uzun süren bu savaş, Tom'un ordusunun yenilgisiyle sona erdi. Şimdi ölüler sayılıyor, tutsaklar değiştiriliyor, gelecekte yapacakları savaşın koşulları ve günü saptanıyordu. Sonra ordular yürüyüşe geçti. Geçit töreninden sonra, dağıldılar. Tom yalnız başına evin yolunu tuttu. Jeff Thatcher'in oturduğu evin önüne gelince bahçede mavi gözlü, iki uzun örgülü, sarı saçlı çok güzel bir kız gördü. Bu yabancı kızla karşılaşınca, Tom az önceki savaşın coşkusunu unutmuştu. Ayrıca bir ay önce sevgisini kazandığı o ince kız, Amy Lawrence'i hemen kalbinden atıvermişti. Şimdi bu yeni konuğu gizlice izliyor, çok beğeniyordu.

Bir ara kızın ilgisini çekmek için Tom, çeşitli maskaralıklar yapmaya başladı. Hemen bahçenin çitine yaklaştı, hafifçe parmaklığa dayandı, onu uzun uzun izledi. Kız merdivende bir ara dikilip, çevreye göz gezdirdi.