Sonra kapıya doğru yürüdü. Tom içini çekti, bir anda yüzü aydınlandı: Çünkü kız içeri girmeden çite doğru bir menekşe atmıştı. Tom çıplak ayağını çitin üstüne koyup parmaklarıyla çiçeği yakaladı. Hazinesine kavuşunca kısa bir sürede köşeyi döndü. Oradan savuştu. Sonra durup, çiçeği göğsünde bir yerlere sakladı. Belki de midesinin üzerine koymuştu, çünkü kalbinin nerede olduğunu her keresinde hep yanlış söylerdi. Sonra tatlı düşlerle evin yolunu tuttu.
Akşam öyle neşeliydi ki, sevinçten uçacakmış gibiydi. Teyzesi hemen fark etti. Sid'e toprak attığı için azarlanmıştı; fakat buna aldırdığı bile yoktu. Teyzesi şeker çalarken Tom'u yakaladığında, “Teyze, Sid çalarken hiç sesin çıkmıyor ama!” demişti.
“Hayır, o hiçbir zaman senin gibi üzmüyor ki beni! Biraz ağır davransaydım ortada şeker kalmayacaktı.”
Az sonra, Polly Teyze mutfağa gitti. Sid, Tom'a inat olsun diye, şekerliğe uzandı. Bu hareket, Tom'u çileden çıkarmaya yetti. İçinden neler geçirmedi ki? Sanki Tanrı da, sesini duymuş, dileğini kabul etmiş gibi, o anda Sid'in elindeki şekerlik yere düştü. Tuz buz oldu şekerlik. Tom bu hale öyle sevindi ki, kopacak gürültüyü sessizce beklemeye başladı. Her keresinde, örnek çocuk diye başının kakıncı olan Sid'in cezalandırılmasına Tom için için sevindi. Tom, yaşlı teyzesi gelinceye dek, neredeyse zevkten bayılacaktı. Az sonra Polly Teyze eşikte göründü. Gözünde şimşekler çakıyordu odaya girerken... Tom İşte geldi diye mırıldanmıştı ki, bir anda kafasına bir yumruk indi.
“Bana niçin vuruyorsun? Onu Sid kırdı...”
Polly Teyze şaşırmıştı. Tom yalvarırcasına bakıyordu.
“Hımm,” dedi Polly Teyze, “o halde seni şimdi daha önceki suçlarından dövüyorum. Cezasız kalmış çok suçun var, Tom...”
Sonra pişmanlık duyup gönlünü almak istedi. Fakat disiplinin bozulacağını düşünerek susmayı yeğledi.
Yaşlı kadın arada bir sevgi dolu bakışlarla yeğenini süzüyordu. Tom bunu görmezden geliyordu ama. O kendini ölüm yatağında düşünüyor, bu sırada teyzesinin kendisinden özür dilediğini görüyor, inadını sürdürerek yüzünü duvara çevirip, sessizce ölüyordu. Ah, ondan sonra teyzesi nasıl ağlardı kim bilir? Bu kez Tom, düşünde ırmakta boğuluyordu. Ölüsünü eve getiriyorlardı. Üzerine atılan Polly Teyzesinden gözyaşları sel gibi akıyordu. Küçük yeğenini geri vermesi için Tanrı'ya yalvarıyor, bir daha onu hiç cezalandırmayacağına yemin ediyordu. O bunları düşündükçe acısı bir kat daha artıyor, gözünden dökülen yaşlar ayaklarından sel gibi akıyordu.
O anda içeri kuzeni Mary girdi, Mary, Tom'u bir an karanlık düşüncelerden kurtardı. Onun güneş gibi parlayan aydınlık, güleç yüzü ve tatlı şarkıları arasında Tom, karanlık bir bulut gibi kapıdan dışarı kayıp gitti. Her zaman yaptığının tersine, kalabalıktan uzakta, kendini dinleyebileceği bir yere çekildi. Irmağın kıyısında yarısı suyun içinde olan bir sandal akıntıya kapılıp kaybolsa acaba arkasından gözyaşı döküp üzülenler olur muydu? Birden, koynunda sakladığı menekşesini anımsadı.
1 comment