Şark ile garbın arasında kervanlar işletti. Yalnız mal değil ilim ve irfan da taşırdı. İlim ve irfanı siyasi hudutlardan dışarı çıkardı. Ve Pekin - Roma yoluna hâkim olmak onu tarihte en büyük milletler, arasına koymakla kalmadı, hattâ cihangir etti.
Pekin ve Roma yolundaki coğrafi, içtimai şartlar Türk milletine saf ve sağlam bir ahlâk, demir ve çelikten bir seciye kazandırdı. Bu seciye sayesindedir ki Asya'nın bütün tac ve tahtları Türklerin oldu.
Kezalik yarım asır evveline gelinceye kadar Hindistan ve Avrupa yolu Türklerin, bizimdi. Osmanlı hükümetinin servetini, saadetini bu yol teşkil ediyordu. Nihayet Pekin ve Roma yolu gibi onu da kaybettik. Fransızlar, Süveyş kanalını açtı ve İngilizler zapt etti. İstanbul - Bağdat şimendifer hattı yanılınca Süveyş de bizde kalmak suretiyle yine Hindistan ve Avrupa yolunu elimize geçirdik sayılabiliriz.
Bu muharebede Ruslar tamimiyle perişan idiler ve Ukrayna’da istiklâli kazanırsa Kafkasya şüphesiz bizim olacaktır. Artık asıl Türkistan ile aramızda yabancı bulunmayacak, Hazar Denizinden gemilerimizle, Hazar Denizinin cenup sahilinden geçireceğimiz bir demiryolu ile anavatana, TURAN’A gidecek, lisanımız gibi, emellerimizi ve vicdanımızı birleştireceğiz. Gobi çölüne kadar uzayan Türkistan Türkleri bizimle münasebete başlayınca Çin ve Rus hükümetinin memurları pek çabuk kaçacaklar ve ayyıldızları al bayrağımız büyük TURAN’ın bütün kıt’alarında dalgalanacak...
Turan mefkûresi feyiz buldukça milli maarif ve irfanımız da teşekkül ve tekâmül edecek. Türkçeleştirilmemiş hiç bir köşe, hiç bir müessese kalmayacaktır. Bu seferki şark ve garp yoluna hâkimliğimizi eski asırlardaki gibi yalnız kervancılık ve akıncılık olmayacak, İstanbul’dan kalkan şimendiferlerimiz Erzurum’dan, Tebriz’den, Merv’den, Buhara’dan geçerek Karakurum’a, Pekin’e gidecek, şarkın servetini garba, garbın irfan ve fennini şarka götürecek yeni, büyük âli bir Türk Medeniyetinin kavi ve muhteşem temellerini kucaktır.
Turan Devleti
Bütün Müslümanların ve bilhassa bütün Türklerin düşmanı olan «İtilâf-ı Müselles» hükümetlerine açtığımız bu harp evvelâ bir din muharebesidir. Çünkü galip gelirsek Irak’ı, Mısır'ı, Hindistan’ı, İngilizlerin Tunus’u, Fas’ı, Cezayir’i Fransızın kahrından kurtaracağız. Oradaki din kardeşlerimiz olan Araplar esirlikten çıkarak millî ve dinî hüviyetlerini kazanacaklar, kendi kendilerini idare ederek milli medeniyetlerine yeniden hayat verecekler...
Bu harp saniyen bir millet ve mefkûre muharebesidir. Ve yine böyle olmakla beraber aynı zamanda din muharebesidir de... Çünkü evvelâ Rusların zulmü altında yıllardan beri din ve dil kardeşlerimiz olan Türkleri kurtararak siyasi hududumuzun içine alacağız. Ruslardan ilk hamlede Kafkasya’yı zapt edip yavaş yavaş anavatanımız olan ve elli milyon Müslüman Türkle dolu olan Türkistan’a yürümeğe başlayacağız. Kalemle, fikirle, edebiyatla bomba ile büyük bir mefkûre muharebesi açılacak.
Dünyada artık esir Türk olmayacak. Turan’daki yabancı Rus ve Çin memurları kovulacak. İlk devrede alacağımız Kafkasya ile on dört milyon Türkçe konuşan Türk ve Müslüman ahaliye sahip olan Osmanlı devletinin milli kuvveti hemen bir misli daha büyüyecek. Osmanlı hükümeti yirmi beş milyon Türkçe konuşan Türklerin müessesesi olacak. Ve bir gün —bu mukaddes gün o kadar yakın ki...— Orta Asya, Türkistan ve Cenubi Sibirya, Pamir’de bizim siyasi hudutlarımız içine girince Garp Türklerinin hükümeti artık Osmanlılıktan tamamıyla çıkıp hakiki ve büyük bir Türk ve Müslüman hükümeti bir TURAN DEVLETİ olacaktır.
Osmanlı hakanı ve bütün müslümanların halifesi olan zat bütün arz üzerindeki Türklere hükmettiği vakit, hakanlıktan çıkacak, hakanlar hakanı yani, «İLHAN» namını alacaktır.
Dünyadaki bütün Müslüman Türklerden teşekkül eden Turan Hükümeti dindaşları olan Arapların, Faslar’ın, Berberilerin Hıristiyanlar tarafından esir veperişan edilmelerine müsaade etmediği gibi kendi de onların milliyet ve hürriyetlerine asla dokunmayacaktır.
Turan Devletinin muazzam İlhanı bütün dünyadaki Müslümanların da halifesi olacak Türk milleti gibi, her Müslüman milletin milliyet ve istiklâline, millî ve dini medeniyetinin tekâmülüne çalışacaktır.
★
Ey bu küçük kitabı okuyan
Sen eğer milletinin ne kadar büyük ve kuvvetli olduğunu bilmeyen bir zavallı isen, eğer milli ve mukaddes mefkurenin hayat verici nurları senin ruhuna akşetmemişse mutlaka gülecek ve:
— Hakikaten ne uzak bir hayal... diyeceksin. Fakat emin ol ki yanılıyorsun. İhtimal senin duymadığın ilahi bir nefes ürperten ve uyandıran hararetiyle bütün Turan’ı sarıyor... Muhitindeki değişikliği, hareketi görmüyor musun? İstersen bu hayat ve halâs alametini hayal farzet. Lâkin bütün hakikatlerin evvelâ bir hayâl ve tasavvur derecesi geçirdiğini unutma. Ve hatırla ki fiilin meşimesi fikirdir.
Türk Mes'elesi
Rus Çan Nikola Polonya ve Macaristan’ı kana boğduktan sonra doğuda ve güneyde daha çok serbest kalıyor ve aynı kanlı oyunları TÜRKLERE karşı da oynamak istiyordu.
Bu yüzden de Şark Meselesi, Fransız tarihçilerin dediği gibi gittikçe bir TÜRK MESELESİ (La Question Turque) haline geliyor, fakat bu sefer İngiltere ve Fransa ile anlaşamıyordu.
Nikola’nın 1833’de Türkiye’ye dikte ettiği Hünkâr İskelesi anlaşması, Türkiye’yi onun uyruğu haline sokuyor, boğazlan da Rusya’nın düşmanlarına kapatıyordu. Bereket versin tatbik edilemedi.
Mısırlı Mehmet Ali Paşa (Tepedelenli) Osmanlı devletine karşı hainlik ederek, Fransa’nın da yardımı ile Anadolu içlerine kadar ilerlediği zaman 1839’da, Nikola Osmanlı İmparatorluğunun bütünlüğünü garanti altına aldığını ilân ediyordu.
1 comment