Kendi gözüne kestirdiği avı başkalarına kaptırmak istemiyordu. Bu yolda Prusya, Avusturya ve İngiltere ile de anlaşmak istedi. Fakat onlar Boğazlardan serbestçe geçme haklarını güvenlik altında tutmak için Fransa ile anlaştılar. (1841)
Bu arada Nikola Türklüğe ve İslâmlığa karşı olan canavarca hücumlarına devam ediyordu. Kafkasya’da kahraman ŞEYH ŞAMİL savaşa devam ederken el altından İngilizlerden de yardım görüyordu. İngiltere, o sırada Rus Çarı Nikola’nın müttefiki olan İran Şahı’nın Herat’a yaptığı saldırganlıklar tesirsiz kaldığı gibi Çar Ordularının ORTA ASYA Türklerine, Hive Hanlığına karşı yaptıkları hareketler de neticesiz kaldı. (1839-1841)
1844 yılında Nikola, İngilizlerle görüşmek ve anlaşmak üzere Londra’ya gitti ve orada artık Türk devletinin yaşama gücü kalmadığını, onun için de dengeyi bozmamak düşüncesi ile doğuda onun yerine geçmesi gereken kuvvetin belli edilmesi için İngilizlerle görüştü.
Kırım Savaşı
1852’de Fransa, Filistin’deki kutsal yerler hakkında ve Latin ve katoliklerin yararına olarak Osmanlı Padişahından bir ferman almıştı. Rus Çarı Nikola buna kızarak bizimle olan siyasi münasebetlerini kesti. İngiltere’ye de baş vurarak TÜRKİYE’nin kendi aralarında TAKSİMİNİ istedi. Buna göre Türkler Avrupa’dan kovulacak, İSTANBUL’da Rusların olacaktır. Bu suretle Bizansın Kara Kartalı tekrar Bizansın başına bir taç gibi kondurulacaktı.
Rus orduları Prut nehrini aşarak o zamanki topraklarımıza saldırdılar. Rus donanmasını da yeni bir baskınla; Sinop limanında bulunan donanmamızı tepeledi.
ÇEŞME ve NAVARİN’den sonra SİNOP, üçüncü bir felaketti. Hepsi de denizden geliyordu.
Kıt'alar üzerinde ve denizlerle çevrili ada ve büyük yarımadalar halinde yayılmış olan koca İmparatorluğumuz donanmamızı modem icaplara göre hatırlayamıyor, sevk ve idaresini yapacak kafaları da yetiştiremiyordu.
Geçen felâketlerin sebepleri araştırılarak, İslah yolunda köklü tedbirler de alınamadığı için, BARBAROSLARIN torunları bu acıklı duruma düşmüş bulunuyorlardı.
Romanya topraklarında Ruslara karşı çıkan birliklerimiz askerî bandolar çalarak harbe başlamışlardı. Moral bakımından çok iyi durumda idiler. Fakat karada de SEVK ve İDAREMİZ bozuktu. Hemen yenilmeye ve çekilmeye başladık.
Bereket versin İngiliz ve Fransızlar gelmekte olan büyük tehlikeyi gördüler, batı dünyasının ALTIN ANAHTARI demek olan İSTANBUL Rusların eline geçer ve orada yerleşirlerse, batı Hıristiyanları için de ne demek olacağını anladılar. Bab-ı Âli’ye teminat verdiler. Prusya ile Avusturya ise arada kalıp gözetlemeyi kendi çıkarlarına daha uygun buldular.
Ruslar Temmuz 1853’de Tuna’yı geçerek SlLİSTRE kalesini muhasara ettiler. Merhum NAMIK KEMAL’in (Vatan veya Silistre) adlı eseri de sonradan bu müdafaayı canlandıran bir kahramanlık menkibesl olmuştur. Ruslar Silistre’ye giremediler. 10 Nisan 1854’de Fransız ve İngilizler Karadeniz’e donanma yolladılar. Piyemonteliler (bugünkü İtalyanlar) da onlarla beraberdi.
F. : 3/33
Aramızdaki antlaşma gereğince ilk sığınaklarını Gelibolu’da yaptılar. İkinci olarak İstanbul’a geldiler. Bugünkü Harbiye ve Selimiye kışlaları ile Gümüşsuyu Hastanesi onlara tahsis edilmişti.
20 Eylül 1854’de o zamanın en büyük donanması ile Kırım kıyılarına en büyük çıkarması yapıldı Mareşal ÖMER PAŞA kumandasında bizden bir tümen de bu çıkarmaya katıldı. Ve Sivastopol sarıldı.
Halk arasında meşhur olan Sivastopol marşı da o günlerin anısıdır.
«Sivastopol’un önünde yatan gemiler, Atar da nizam topunu yer gök iniler.» nakaratı da oradan kalmadır.
Daha ilk çatışmalardan itibaren RUSLARIN büyük bir blöf yaptıkları hiç de göründükleri gibi kuvvetli olmadıkları, bilhassa dikkati çekmişti. Nikola’nın şişirme balonu patlamıştı. Kırım yarımadasında Rusların yenilgisi birbirini kovaladı. Fakat bu çarpışmalardan ve ele gecen esirlerden bize ve diğer ordulara iki ağır salgın hastalık bulaştı.
Biri LEKELİ HUMMA, öteki de KOLERA idi.
Avrupa birliği karşısında kalan Nikola’nın morali de mahvolmuştu. Artık onu ölümden başka bir şey kurtaramazdı.
1 comment