Ancak eğlenceden, avdan, ya da bunlardan da kötü şeylerden anlarlar.. Ne diye bu tür insanlar, ayakkabıcılardan ya da çiftçilerden üstün sayılsınlar?" Erasmus da toplumsal düzenin adaletsizliği üstünde durur; yoksulların daha az, varlıklıların daha çok vergi vermelerini ister; ağır vergiler yüzünden fakir fukaranın umutsuzluğa kapılıp suç işlediğini belirtir; hatta daha ileri giderek, "zenginliğin birkaç kişinin elinde toplanmasını engellemek için, çareler düşünmeli," derdi.
Erasmus ile More arasındaki bu güzel yakınlığı bilen, More'un ne biçim bir adam olduğunu merak eden Lutherci Alman Hümanistlerinden Ulrich von Hutten'e Erasmus'un 1519'da, yani More'u tanıdıktan yirmi yıl sonra yazdığı mektup ayrıca ilginçtir. Erasmus, arkadaşının kişiliğini öylesine olağanüstü, öylesine değişik ve çok yanlı bulur ki, onu anlatabilecek kadar yetenekli saymaz kendini, ama gene de uzun uzun söz eder More'dan: "More, orta boylu, biçimlidir. Solgun teni, ancak yüzü kızarınca renklenir. Saçı, sarıyla karışık kara, ya da karayla karışık sarıdır. . Açık kurşun rengi gözlerinde sarı benekler vardır. İngilizlere göre, bir deha belirtisidir bu; ancak üstün insanlarda bulunur. Cana yakın, hoş bir yüzü vardır. Kolayca gülümser.. Yediğine içtiğine onun kadar aldırmayan bir adam ömrümde görmedim. . Sadece su içer. . Müziğe çok düşkün olduğu halde, sesi kalın ve uyumsuzdur. Ağır ağır, açık seçik konuşur; hiçbir zaman duraklamaz. Sade giyinir; ipeklerden, kadifelerden, altın zincirlerden hoşlanmaz. Teşrifata aldırdığı yoktur. Ne kendi katlanır buna, ne de başkalarından bekler. Ona göre, aklı başında bir adam, bu çeşit saygı gösterilerine metelik vermez. İşte bu yüzden saraydan uzak kalmıştır bugüne dek. . Her çeşit kumardan nefret eder. Sohbetine doyum olmaz. Açık saçık konuşmadan, dedikoduya düşmeden çok eğlenceli olmasını bilir. . Akıllılarla akıllıdır; akılsızlarla şakalaşır. . Tüm hayvanlara düşkündür; onları incelemekten hoşlanır. Chelsea'nin kuşları, acıkınca ona gelirler.
1 comment