Oysa tanımlanması zor, küçücük bir ayrıntı, bu tavırları aynı zamanda M. de Charlus'ünkilere dönüştürüyordu. Sözünü ettiğim davette, Mme de Marsantes biraz uzağımızdayken, "Bir saniye iznini rica edeceğim," dedi Robert bana. "Anneme bir nebze hürmet sunmaya gidiyorum."

Bana hiç durmadan sözünü ettiği aşka gelince, kendi gözünde önem taşıyan tek aşkı olmakla birlikte, Charlie'ye aşkıyla sınırlı değildi. Bir erkeğin aşkları hangi türden olursa olsun, ilişkide bulunduğu insanların sayısı konusunda daima hata yapılır, çünkü bir yandan, dostluklar yanlışlıkla ilişki olarak yorumlanır, bir yandan da, başka bir hataya düşülerek, kanıtlanmış bir ilişkinin, bir diğerini dışladığı sanılır. İki kişi, "Filancanın metresini tanıyorum," deyip iki ayrı isim söylerken, ikisi de yanılmıyor olabilir. Sevdiğimiz kadın genellikle bütün ihtiyaçlarımızı karşılamaz, biz de onu sevmediğimiz bir kadınla aldatırız. M. de Charlus'ten kalıtımla Saint-Loup'ya geçen türden aşklara gelince, bunlara eğilimli bir koca, çoğunlukla karısını mutlu eder. Guermantes'lar bu genel kurala istisna teşkil ederdi, çünkü bu eğilimde olanları, aksine, kadınlara düşkünmüş gibi yapardı. Her yerde şu veya bu kadınla görünüp kendi karılarını çileden çıkarırlardı. Courvoisieı'ler daha akıllıca davranırdı. Genç Courvoisier Vikontu, yeryüzünde ve tarihte, kendi cinsiyetinden birine ilgi duyan yegâne kişi olduğu kanısındaydı. Bu eğilimini şeytandan aldığını zannederek ona direnmiş, harika güzellikte bir kadınla evlenip çocuk sahibi olmuştu. Daha sonra bir akrabası, bu eğilimin epeyce yaygın olduğunu kendisine söyleyip iyiliğini daha da ilerleterek, onu ihtiyaçlarını tatmin edebileceği yerlere götürdü. M. de Courvoisier bunun üzerine karısını daha da çok sevdi, üreme şevki iyice arttı; karı-koca, Paris'te örnek çift olarak gösterilirdi. Saint-Loup çifti için aynı şeyi söylemek mümkün değildi, çünkü Robert, eşcinsellikle yetinmek yerine, hiç zevk almadığı halde metresler tutup karısını kıskançlıktan öldürüyordu.

Belki de Morel, aşırı esmer olduğu için, güneş ışınıyla gölge gibi, Saint-Loup için zorunlu bir gereklilikti. O köklü ailede, zeki, her türlü cazibeye sahip, sarışın olup da zencilere kimsenin bilmediği, gizli bir eğilim besleyen bir asilzadenin olabileceğini hayal etmek zor değildir.

Robert, kendisinin de tercihi olan bu tür aşklar hakkında konuşmaktan daima kaçınırdı. Ben bu konuda bir şey söyleyecek olsam, "Ya! Hiç bilmiyorum," diye, öyle bir kayıtsızlıkla cevap verirdi ki, monoklünü düşürürdü; "en ufak bir fikrim bile yok. Bu konuda bilgi edinmek istiyorsan başkasına başvurmanı tavsiye ederim azizim. Ben askerim, işte o kadar: Bu tür konulara karşı ne kadar kayıtsızsam, Balkan Savaşı'nı da o kadar tutkuyla izliyorum. Bir zamanlar sen de savaşların etimolojisiyle ilgilenirdin. O zaman sana söylerdim, kimi tipik savaşlar, mesela kanattan kuşatmanın en güzel örneği olan Ulm Savaşı, çok farklı koşullarda bile olsa, mutlaka tekrarlanacaktır. İşte, Balkan Savaşları çok özel savaşlar olmakla birlikte, Lüleburgaz, özünde Ulm'dur, kanattan kuşatmadır. Benimle konuşabileceğin konular bunlar. Ama ima ettiğin konular bana Sanskritçe kadar yabancı."

Robert'in böyle aşağıladığı bu konularda, Gilberte, aksine, kocası olmadığı zamanlarda benimle rahatça konuşuyordu. Kocasıyla ilgili olarak değil tabii, çünkü kocasının eğilimi konusunda hiçbir şey bilmiyor ya da bilmezlikten geliyordu. Ama başkalarıyla ilgili olarak, belki bunu Robert için dolaylı bir mazeret kabul ettiği, belki de kocası, dayısı gibi kâh bu konularda katı bir suskunluk sergileyip kâh açılma ve çekiştirme ihtiyacı duyduğundan onu epeyce eğittiği için, rahatça ayrıntıya giriyordu. Başkalarıyla birlikte M.